anlami-nedir.com, nedir, nedemek
Kelime ve Karakter Sayacı

get

Kelimeler > G ile başlayan kelimeler > get nedir ?
get
get, get nedir ,get ne demek
  • yavru

    isim Yeni doğmuş hayvan veya insan"Kedi yavrusu. Kuş yavrusu."

  • hoşa gitmek

    beğenilmek, bir kişiden veya bir şeyden hoşlanmak"Gelmiş o yaylanın baharı / Öter bülbüller hoştur avazı" - Âşık Veysel

  • bir araya gelmek

    bir yerde toplanmak, buluşmak"Bir ara önümüzden şarkı sesleri geldi." - F. R. Atay

  • ortaya çıkmak

    yokken var olmak, meydana çıkmak, türemek"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu

  • elde etmek

    bir şeye sahip olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  • ele geçirmek

    yakalamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  • başından savmak

    bir istekte bulunanı sözde bir sebeple uzaklaştırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  • bağlantı kurmak

    irtibat sağlamak"Kar yüzünden çevre ile bağlantı kesildi."

  • üstünden atmak

    bir şeyi ödev olarak kabul etmemek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  • sebep olmak

    neden olmak, yol açmak"Her medeniyet çöküş sebeplerini kendi içinde taşır." - C. Meriç

  • not etmek

    not olarak yazmak, kaydetmek"Kitaplardan birinin kenarına bir not yazmışsın." - R. N. Güntekin

  • idare etmek

    yönetmek, çekip çevirmek"Bu zat, propagandayı tertip ve idareye memur imiş." - Atatürk

  • bakmak

    -e Bakışı bir şey üzerine çevirmek"Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim" - C. S. Tarancı

  • almak

    -i Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  • çözmek

    -i Düğümlü, bağlı veya sarılı bir şeyi açmak

  • uydurmak

    -i, -e Uymasını sağlamak"Gözlerini kilidi sökülmüş ve büyümüş anahtar deliğine uydurdu." - P. Safa

  • geçmek

    -e Bir yerden başka bir yere gitmek"Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim." - T. Buğra

  • gitmek

    -e Bir yere doğru yönelmek

  • yetişmek

    -e Ulaşmak, ermek, varmak, vasıl olmak"Gâvur Ali kahvedeki cemaate hiçbir şey söylemeden küçük çobanla uzaklaştı, bir nefeste ağıla yetişti." - Ö. Seyfettin

  • bulmak

    -i Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kimse ile karşılaşmak"Kafam her an bir konu bulmak için binbir çeşit şeye müracaat ediyor." - H. E. Adıvar

  • dolaşmak

    nsz Gezmek, gezinmek"Büsbütün gece kapanmadan şehri biraz dolaşmak istedik." - H. S. Tanrıöver

  • başlamak

    Görünmek"Kasabanın kenar mahallelerinden sonra bir mezarlık başlardı." - S. F. Abasıyanık

  • gelmek

    -den, -e, nsz Ulaşmak, varmak"Gurbetten gelmişim yorgunum hancı / Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş" - B. S. Erdoğan

  • çıkmak

    -den İçeriden dışarıya varmak, gitmek"Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık." - F. R. Atay

  • uyuşmak

    nsz Soğuk, basınç vb. yüzünden vücudun bir yerinde, duygu ve hareket geçici olarak azalmak"Öğle yemeğinden sonra sinirlerim uyuştu, ufak bir uyku kestireyim diye kompartımanımda uzandım." - A. Haşim

  • yakalamak

    -i Bir kimseyi veya bir şeyi elle tutmak"Üç ince dalı birleştirerek sıkıca yakaladım." - R. H. Karay

  • kurtarmak

    -i Bir canlıyı bir felaketten, tehlikeden veya zor durumdan uzaklaştırmak"İşte böyle bir eser onları bu külfetten kurtarmış olur." - A. H. Çelebi

  • anlaşmak

    nsz Düşünce, duygu, amaç bakımından birleşmek, antant kalmak"Bakın böylesine bir dilimiz olmasaydı, nasıl anlaşacaktık şimdi?" - N. Uygur

  • düzenlemek

    -i Düzenli, düzgün duruma getirmek, düzen vermek, tanzim etmek"Odasını düzenledi."

  • isabet etmek

    nişan alınan yere değmek, rastlamak"Bir kurşun isabetiyle öldü."

  • kazanmak

    -i Kazanç sağlamak"Bu beş lirayı bitirmeden ben para kazanmalıyım." - P. Safa

  • vurmak

    -e Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak"Masaya vurmak. Birinin başına vurmak."

  • yapmak

    -i Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek"Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır." - Ç. Altan

  • etmek

    nsz Bir işi yapmak"Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." - H. Taner

  • kaçmak

    -e Hızla koşup bir yere saklanmak"Bir tehlike sezdiğin anda hemen eve kaçarsın." - H. R. Gürpınar

  • kurtulmak

    nsz Tehlikeli veya kötü bir durumu atlatmak"Beni musluğa götüren namuslu polisler kurtulduğumu görünce sevindiler." - A. Gündüz

  • göt

    isim Anüs

  • ulaşmak

    -e Varmak, gelmek"Doğudan batıya kadar ulaşmış bir zafer bestesi dinliyorum." - R. H. Karay

  • geçirmek

    -i Geçme işini yaptırmak, geçmesini sağlamak

  • açıklamak

    -i Bir konuyla ilgili gerekli bilgileri vermek, izah etmek

  • öldürmek

    -i Bir canlının hayatına son vermek"Beni öldürmek için birisi fazla bile / Ancak onun elinden çıkar böyle haile" - F. N. Çamlıbel

  • uymak

    -e Ölçüleri birbirini tutmak"Ayakkabı ayağına iyi uydu."

  • ayrılmak

    -e Ayırma işine konu olmak"Geçen hafta, Akşehir'de Nasrettin Hoca törenine ayrılmıştı." - F. R. Atay

  • anlamak

    -i Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak"Yıldızın hemen altında, namluya benzer bir başka şekil var, bunun bir tabanca olduğunu anlamakta gecikmiyorum." - A. Ümit

  • kavramak

    -i Elle sıkıca tutmak"Çocuğu koltuk altlarından kavrayıp kaldırdı." - N. Cumalı

  • öğrenmek

    -i Bilgi edinmek"Gerçi yeni nesil, eskiyi öğrenmekte bir fayda görmüyor ama ben gene de yazayım." - B. Felek

  • tırmanmak

    -e El ve ayaklarıyla tutunarak veya tırnaklarını iliştirerek dik bir yere çıkmak"Adam yüze yüze geldi ve bir maymun çevikliğiyle küpeşteye tırmanıp güverteye atıldı." - Halikarnas Balıkçısı

  • şaşırtmak

    -i Şaşırmasına sebep olmak"İşte Galip, böyle bir muhitte herkesi şaşırtan büyük bir kabiliyetle meydana çıkıverdi." - A. H. Çelebi

  • hazırlamak

    -i Bir şeyi kullanılacak, yararlanılacak duruma getirmek"Bir çeyrek saat içinde bavullarımızı bile hazırlayamazdık." - Y. K. Karaosmanoğlu

  • olmak

    nsz Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak"En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu." - S. F. Abasıyanık

  • düşmek

    -e Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek"Havada uçan kuş, vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor." - R. N. Güntekin

  • satın almak

    -i Bir nesneyi belirlenen fiyatını ödeyerek kendine mal etmek, mübayaa etmek

  • başarmak

    -i Bir işi istenilen bir biçimde bitirmek, muvaffak olmak"Birçok şeyi unutabilmeyi istediğim çok zamanlarım oldu ama bunu bir türlü başaramadım." - A. Ağaoğlu

  • sağlamak

    -i Bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak, temin etmek"Süngerciler altı aylık kumanyalarını sağlamak için boğazlarına dek borçlandılar." - Halikarnas Balıkçısı

  • geçinmek

    nsz Yaşamak için gerekeni sağlamak"Avla geçinen bir kabile, bu gıdaları tesadüfe borçlu olduğuna inanabilir." - C. Meriç

  • kızmak

    nsz Isıtılan veya ısınan bir nesnenin sıcaklığı çok artmak"Taşlar güneşten kızmıştı."

  • sokmak

    -i İçine veya arasına girmesini sağlamak

  • demek istemek

    bir şeyi anlatmak istemek"Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar." - B. Felek

  • varmak

    -e Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak"Hangi limana varacağını bilmeyen gemiciye derin bir denizcilik bilgisinin faydası ne?" - İ. Özel

  • gezinmek

    nsz Eğlenmek, vakit geçirmek için gezmek, dolaşmak, seyran etmek"Başı bir düşünceyle ağırlaşmış gibi öne düşük, elleri cebinde, geziniyordu." - P. Safa

  • idrak etmek

    akıl erdirmek, anlamak, kavramak"Kişilik idraklerle doğar, diyenler de var." - Ç. Altan

  • anlaşmaya varmak

    bir konuda birisiyle anlaşmak"Konuşmadan başka anlaşma aracı yok mu?" - N. Uygur

  • götürmek

    -i Taşımak, ulaştırmak veya koymak"Yemeği götürmek için o an en uygun kişiydim." - A. Kutlu

  • sinirlendirmek

    -i Sinirlenmesine sebep olmak"Aklıma gelince sinirlendiriyor, hasta ediyor." - N. Ataç

  • vasıl olmak

    ulaşmak, varmak

  • katılmak

    nsz, -e Katma işi yapılmak"Süte su katılmış."

  • binmek

    -e Yüksek bir şeyin veya bir hayvanın üstüne çıkıp ayaklarını sallandırarak oturmak"Belki de atlara binerek dolaşırız." - R. H. Karay

  • tedarik etmek

    bulmak, sağlamak

  • getirmek

    -e Gelmesini sağlamak"Dün bir deri bir kemik hâlinde eve getirip bırakmışlar." - R. N. Güntekin

  • sızmak

    -den İnce aralıklardan veya gözeneklerden az miktarda ve belli olmadan yavaş yavaş akmak, çıkmak"Cam kenarlarından sızacak esintiyle hasta olacağından korkar." - S. Birsel

  • yapabilmek

    -i Yapma ihtimali veya imkânı bulunmak"Tramvay biletçiliği yapabilirdi, tramvay biletçiliği iyiydi, yaz kış kapalı yerdeydi." - M. Uyguner

  • savuşmak

    nsz Bulunduğu yerden aceleyle, gizlice veya dikkati çekmeden ayrılmak"Valinin yerini öğrendiği gibi savuştu Bayram, İlyas'ı peşine takıp." - A. Kulin

  • kapmak

    -i Birdenbire yakalayarak, çekerek almak"Bir hamlede atıldım. Evvela tabibin elinden defteri kaparak fırlattım." - H. Z. Uşaklıgil

  • tutulmak

    nsz Tutma işi yapılmak veya tutma işine konu olmak"Ömer Abit Hanı'nda bir yazıhane kiralanmış, aylıkla bir otomobil tutulmuştu." - E. E. Talu

  • edinmek

    nsz Kendini bir şeye sahip kılmak, kendine sağlamak, elde etmek, iktisap etmek"Başlangıçta ücretini düşük tutup el mahareti edindi." - İ. O. Anar

  • yetmek

    nsz Bir gereksinimi karşılayacak, giderecek nicelikte olmak

  • yaptırmak

    -i, -e Yapmasını sağlamak, yapmasına imkân vermek"Uzatmayalım, yeni yaptırdığım smokini giydim." - B. Felek

  • hızlanmak

    nsz Hız almak, hızı artmak"Hızlandıkça sırığın gıcırtısı artıyordu." - A. Ağaoğlu

  • kabul etmek
  • yayınlamak
  • kokusunu almak
  • hayvan yavrusu
  • geride bırakmak
  • alıp getirmek
  • gidip getirmek
  • almak, elde etmek, olmak, hale gelmek, varmak, ulaşmak, uğraşmak, ilgilenmek, bakmak, gidip getirmek, gidip almak, ettirmek, yaptırmak, -tirmek, -tırmak, hazırlamak, götürmek, vurmak, anlamak
  • aşağı inmek
  • dizginlenemez hale gelmek
  • far- kına varmak
  • güçlükle söylemek
  • ilgi çek- mek
  • ortalıkta görünmek
Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş

Yeni Bir Kelime Öğren?

  • quern
  • cell wall
  • food tube
  • sleight of hand
  • urocystis
  • bleeper
  • par value
  • industrial waste
  • legerdemain
  • share list

anlami-nedir.com'u Türkçe dil araçları sunan bir sözlüktür, yakın zamanda sadece anlamlar değil türkçe ingilizce sözlük, akademik aramalar ve birçok edebi araç ile karşınıza çıkacaktır.

anlami-nedir.com içeriklerini öncelikle TDK'dan sonra ise editörlerin kontrolünden geçirerek sizlere sunmaktadır, eğer bir hatalı kısım gördüyseniz lütfen iletişim'e geçiniz

Sizde Türkçemize katkıda bulunmak ve bilinmiyenleri aktarmak isterseniz editör olup paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Yunus Emre : "Biriktirdiğin değil, paylaştığın senindir"

Takip edin

Sitemap Yasal Konular İletişim Hakkında İndeksler Son Eklenenler Kelime Sayacı