-   ortadan kaldırmak  : saklamak"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu  
-   ortadan kalkmak  : yok olmak"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu  
-   ortadan sır olmak  : kaybolmak, arkada iz bırakmadan gitmek"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu  
-   ortadan söylemek  : herkesin içinde, belli bir kimseyi amaçlamadan konuşmak"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu  
-   ortasını bulmak  : ılımlı derecesini bulmak, uzlaştırmak"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu  
-   ortaya almak  : her yanını çevirmek, kuşatmak"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu  
-   ortaya atılmak  : ileri sürülmek, herkesin bilgisine sunulmak"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu  
-   ortaya atmak  : söylemek, ileri sürmek"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu  
-   ortaya balgam atmak  : bir iş kıvamındayken, biri herkesin zihnini bulandıracak bir söz söylemek"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu  
-   ortaya çıkarmak  : delilleriyle göstermek, ispat etmek"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu  
-   ortaya çıkmak  : yokken var olmak, meydana çıkmak, türemek"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu  
-   ortaya dökmek  : çıkarmak, göstermek"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu  
-   ortaya düşmek  : kadın orta malı olmak, sokağa düşmek"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu  
-   ortaya konuşmak  : sözü hiç kimseyi hedef almadan söylemek"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu  
-   ortaya koymak  : herkesin görebileceği yere koymak"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu  
-   ortaya sürülmek  : anlatılmak, belirtilmek, söylenmek"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu  
-   ortaya yayılmak  : herkes tarafından duyulmak"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu