- sevk
isim Gönderme, götürme"Sevk gününü, raporun ismini, uğrayacağı limanları yazdım." - R. H. Karay
- cehennem
isim, din b. (***) Dinî inanışlara göre, dünyada günah işleyenlerin öldükten sonra ceza görecekleri yer, tamu"Cennet, cehennem, ahiret, ebedî hayat hayallerine bir daha dönmesine imkân yoktu." - R. N. Güntekin
- alev
isim Yanan maddelerin veya gazların türlü biçimlerdeki ışıklı uzantısı, yalım, yalaz, alaz, şule"Alevi ve bağrışmaları gören kadın erkek herkes evimizin bahçesine doldu." - E. İ. Benice
- atış
isim Atma işi
- yangın
isim Zarara yol açan büyük ateş"Yangın yaklaştığı için yaverleri ve dostları telaşta idi." - F. R. Atay
- ateş
isim Yanıcı cisimlerin tutuşmasıyla beliren ısı ve ışık, od, nâr"Bu eller, vücuda getireceği tesirle duman ve ateş içinde, bütün bir memleketin son feryadını uyandırarak soğuyup donabilirdi." - H. S. Tanrıöver
- itfaiye
isim Yangın söndürme kuruluşu
- ocak
isim Ateş yakmaya yarayan, pişirme, ısıtma, ısınma vb. amaçlarla kullanılan yer"Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar." - Halikarnas Balıkçısı
- cehennem azabı
isim, din b. (***) Cehennemde uğranılacağına inanılan ceza
- ateş almak
yanmak, tutuşmak"Bu eller, vücuda getireceği tesirle duman ve ateş içinde, bütün bir memleketin son feryadını uyandırarak soğuyup donabilirdi." - H. S. Tanrıöver
- ateş etmek
ateşli silahlarla mermi atmak"Bu eller, vücuda getireceği tesirle duman ve ateş içinde, bütün bir memleketin son feryadını uyandırarak soğuyup donabilirdi." - H. S. Tanrıöver
- ateşe vermek
-i ateş içine sokmak"Bu eller, vücuda getireceği tesirle duman ve ateş içinde, bütün bir memleketin son feryadını uyandırarak soğuyup donabilirdi." - H. S. Tanrıöver
- nar
isim, bitki bilimi Nargillerden, yaprakları karşılıklı, çiçekleri büyük, koyu kırmızı renkte, küçük bir ağaç (Punica granatum)
- sıcaklık
isim Sıcak olan şeyin durumu, etkisi veya sıcak olan şeyin niteliği, hararet"Sobanın sıcaklığı."
- teşvik etmek
isteklendirmek, özendirmek"O vakitler, bu kadarcık ümit ve teşvik, bizi heyecanlandırmaya yeterdi." - F. R. Atay
- patlatmak
-i Patlama işine yol açmak
- yanmak
nsz Birleşiminde karbon bulunan maddeler, ısı ve ışık yayarak kül durumuna geçip yok olmak"Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir." - Anayasa
- yakmak
nsz Kına, yakı vb.ni koymak, sürmek
- tutuşturmak
-i Tutuşmalarını veya tutuşmasını sağlamak"Mutfakta maltız zaten yanmaktadır, anne iki gözlü ocağı da tutuşturuyor." - T. Buğra
- canlandırmak
-i Canlanmasını sağlamak, canlanmasına yol açmak
- parlaklık
isim Parlak olma durumu, revnak"Taşlarımız öyle güzel parlardı ki o parlaklığı görme uğruna bütün gün sürekli silmeyi bile düşündüğüm olurdu." - A. Kutlu
- tutuşmak
-e Birbirini tutmak, birbirine ilişip dokunmak
- atmak
-i, -e Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak"Taşı suya atmak."
- çekmek
-i, -e Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek"Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı." - R. N. Güntekin
- kovmak
-i Sert veya küçük düşürücü sözlerle gitmesini söylemek, savmak, defetmek"Fethi Bey çalgıları kovdu, davul zurna istedi." - M. Ş. Esendal
- hırs
isim Sonu gelmeyen istek, aşırı tutku"Para hırsı. Şöhret hırsı."
- tahrik etmek
cinsel isteği, duyguları uyandırmak, artırmak
- alevlendirmek
-i Alevlenmesini sağlamak, tutuşturmak"Ateşi alevlendirmek."
- kışkırtmak
-i Kümes hayvanlarını ürkütüp kaçırmak
- bırakmak
-i Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
- ısıtmak
-i Sıcak duruma getirmek"Her gün birkaç ev kadını orada çalı çırpıyla su ısıtıp çamaşırını yıkıyor." - A. Erhat
- ısı
isim, fizik Bir cismin uzamasına, genleşmesine, buharlaşmasına, erimesine, sıcaklığının artmasına yol açan fiziksel enerji"Isı, atomlar arası çekim gücünü yenerek maddenin hacmini arttırır."
- hararet
isim Sıcaklık"İspirto tatlı bir hararetle midesini alazladı." - R. H. Karay
- yanma
isim Yanmak işi"Vücudumda yanma ile beraber garip bir titreme de vardı." - R. N. Güntekin
- parlamak
nsz Güçlü bir ışık çıkarmak, ışık saçmak"O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak / O benimdir, o benim milletimindir ancak" - M. A. Ersoy
- kıvılcım
isim Yanmakta olan bir maddeden sıçrayan küçük ateş parçası, alev, çakım, çakın, çıngı, şerare"Eşeledik külleri, kıvılcımlar parladı." - C. Uçuk
- soba
isim İçinde kömür, odun veya gaz yakılan, elektrikle de çalıştırılabilen ısınma aracı"Gözünü soba ateşine dikip ne düşünüyorsun?" - H. E. Adıvar
- püskürtmek
-i Püskürme işini yaptırmak
- yol vermek
geçmesine izin vermek
- meşale
isim Ucunda, alev çıkararak yanıcı bir madde bulunan, aydınlatmaya yarayan değnek"Galip ıssız bir gece içinde, ılık bir bahçede, bir havuz kenarında yanan bir meşaledir." - A. H. Çelebi
- öd
isim Safra (II)
- aksetmek
-den Ses bir yere çarpıp geri dönmek, yankılanmak, yankı vermek"Aksetti uyanmış tepelerden sırasıyla / Dağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi" - Y. K. Beyatlı
- azletmek
-i Bir kişiyi görevinden almak, uzaklaştırmak"Beni bir daha devlet işlerinde kullanılmamak üzere azlettiler." - R. N. Güntekin
- ateşlemek
-i Tutuşturmak, yakmak"Ocağı ateşlemek."
- fesatçı
isim Arabozan"Fesatçı ve fırsatçı olduğu kadar korkak bir adamdı." - F. R. Atay
- fırınlamak
-i Fırında pişirmek
- kundakçı
isim Yangın çıkarmak için kundak koyan kimse"Fakat ne çare ki Rum kundakçıları tarafından baştan başa yakılıp yıkılmış." - Y. K. Karaosmanoğlu
- pişirmek
-i Bir besin maddesini gerektiği kadar ısıda tutarak yenebilecek veya içilebilecek bir duruma getirmek"Ayşe Nine de onlara bir yorgunluk kahvesi pişiriyordu hem de denizcilerle yârenlik ediyordu." - Halikarnas Balıkçısı
- harekete geçirmek
- işten atmak
- görevden çıkarmak
- işten çıkarmak
- gayrete getirmek
- ateş etme
- ateş, alev, yanma, yangın, parıltı, parlaklık, ateş etme, ateş, ısıtma aygıtı, yakmak, tutuşturmak, ateşe vermek, ateş etmek, ateşlemek,
- başaramamak
- birdenbire kızmak
- top şeklindeki şimşek
- yakıotu
- öksü