- yüz
isim Doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı
- yüz
isim Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat
- yazı
isim Düşüncenin belli işaretlerle tespit edilmesi, yazma işi"Türklerde yazının kullanılması eskidir."
- yazı
isim Düz yer, ova, kır
- surat
isim Yüz (II)"Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." - A. İlhan
- çehre
isim Yüz (II)"Ben şimdi o güzel çehreden başka / Ne bir yüz düşünür ne hatırlarım" - N. H. Onan
- yüz yüze gelmek
birden karşılaşmak"Yüz yüze görüşmek istiyor, söyleyecekleri varmış." - A. Ümit
- kâğıt açmak
iskambil kâğıtlarını oyunculara dağıttıktan sonra koz olacak kâğıdın yüzünü çevirmek"Yazı kâğıdı. Duvar kâğıdı. Sigara kâğıdı."
- şeref
isim Başkasının, birine gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, onur"İnsanın şerefi. Yurdun şerefi."
- üst
isim Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, üzeri, fevk, alt karşıtı"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar
- biçim
isim Biçme işi"Ekim biçim işlerini tamamıyla kadınlara bırakmışlardı." - Ö. Seyfettin
- biçim
isim Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkâl"İtalya elçiliği bugüne değin ilk biçimini korumuştur." - S. Birsel
- yüzey
isim, matematik Bir cismi uzaydan ayıran dış ve yaygın bölüm, satıh, yüz (II)
- hâl
isim Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet"Herkes hâline göre bir hediye verdi." - H. R. Gürpınar
- şekil
isim Biçim
- onur
isim İnsanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, izzetinefis
- karşı koymak
boyun eğmemek"Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor." - H. E. Adıvar
- farkına varmak
gözüne çarpmak, fark etmek, anlamak"Emanete ihanet etmek veya etmemekle insan öteki mahlukattan ayrılır veya onlardan farkı kalmaz." - İ. Özel
- karşı karşıya gelmek
birden karşılaşmak"Karşı karşıya yere bağdaş kurduk." - Halikarnas Balıkçısı
- dönmek
nsz Kendi ekseni üzerinde veya başka bir şeyin dolayında hareket etmek"İçeride anahtarın acı bir gıcırtıyla döndüğünü duydum." - Y. Z. Ortaç
- görünüş
isim Görünme işi
- sima
isim Yüz (II)"Beni bu sima altında tanımazsın." - H. C. Yalçın
- bakmak
-e Bakışı bir şey üzerine çevirmek"Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim" - C. S. Tarancı
- cephe
isim Bir şeyin veya yapının ön tarafta bulunan bölümü"Başını kaldırarak köşkün karanlık cephesine baktı." - P. Safa
- eda
isim Davranış, tavır"Gül kokusunda saf ve masum bir eda, yaseminde romantik bir sevda hisseder gibi olurum." - İ. A. Gövsa
- katlanmak
nsz Katlama işi yapılmak"Minnacık bir kir, olduğu yerde durmuyor, dakikada üçe beşe katlanarak çoğalan mikroplar üretiyordu." - E. Şafak
- tavır
isim Durum, vaziyet (I), hâl"Bu libaslar altında ikisinin de yürümeleri, tavırları değişmişti." - A. H. Müftüoğlu
- almak
-i Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- astarlamak
-i Astar geçirmek
- cüret
isim Yüreklilik, ataklık, cesaret"Geceleri evinin bahçesinde buluşacak kadar cüreti arttırmışlar." - R. N. Güntekin
- davranmak
nsz Bir kimseye veya bir şeye karşı belli tavır takınmak"Hiç gerekmezken dönüyor ve onu yeni görmüş gibi davranıyor." - T. Buğra
- dayanmak
-e Bir yere yaslanmak, kendini dayamak"Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor." - M. Ş. Esendal
- düzeltmek
-i Düzgün duruma getirmek"Kirli eşyalarımı paketlere sardım, bavulumu düzelttim." - R. N. Güntekin
- düzey
isim Bir yüzeyin veya bir noktanın yüksekliğindeki yatay sınır, seviye"Su düzeyi."
- itibar
isim Saygınlık"Benim bir kuru itibardan başka neyim var bu dünyada kaybedecek?" - N. Cumalı
- kadran
isim Saat, pusula vb. araçlarda, üzerinde yazı, rakam veya başka işaretler bulunan düzlem"Gün kadranında çarşamba, yerini perşembe ile değiştirdi." - H. Taner
- kaplamak
-i Her yanını örtmek, istila etmek"Her tarafı sessizlik kaplamış, ovalar, biten bir günün hüznü içinde susmuştu." - H. S. Tanrıöver
- karşılamak
-i Dışarıdan gelen bir kimseye karşılayıcı olarak çıkmak, istikbal etmek"Beni karşıladılar ve ağırladılar." - A. Kabaklı
- küstahlık
isim Küstah olma durumu
- satıh
isim Yüzey"Bu satıh baştan başa vatanın bütün yüzüdür." - F. R. Atay
- saygınlık
isim Saygı görme, değerli, güvenilir olma durumu, itibar, prestij"Benim tiyatroya tutuluşum gibi, yaşamaya tutulmuş bütün o kadınların hayatlarındaki saygınlığı gördüm." - A. Ağaoğlu
- yönelmek
-e Belli bir yön tutmak, yüzünü belli bir yöne doğru çevirmek, teveccüh etmek, yönlenmek"Aslına yönelerek meseleyi kavramaya çalıştığımızda insan ve teknoloji arasındaki ilişki son çağların bir olayı değildir." - İ. Özel
- yüzleşmek
nsz, -le Bir olayı ileri sürenle, inkâr eden kimseler yüz yüze gelerek sözlerini tekrarlamak"Ben onunla her zaman yüzleşebilirim."
- çevirmek
-i Bir şeyin yönünü değiştirmek"Nefes nefese koşan anneme, başını çevirmeden cevap verdi." - Y. Z. Ortaç
- örtmek
-i Korumak, görünmez duruma getirmek veya gizlemek için üstüne bir şey koymak"Kadın bebeğini itina ile yatırdı, yüzünü örttü." - A. Gündüz
- Golf, Club başının topa vuruş yapmayı sağlayan ön kısmına verilen isimdir. Üzerinde topa spin hareketini veren ve grooves adı verilen birbirine parelel ince yarıklar vardır.
- kabul etmek
- asıl değer
- cesaretle karşılamak
- dikkate alarak
- düzgünleştirmek
- karşısında olmak
- karşısındakini sindirmek
- nâzır olmak
- on taraf
- resimli yüzey
- yüz, surat, çehre, görünüş, şekil, dış görünüş, itibar, saygınlık, şeref, bakmak, karşı karşıya olmak, karşılamak, karşı karşıya gelmek, göğüs germek, örtmek, sıvamak, kaplamak
- yüzü koyun
- yüzüne bakmak