- hudut
isim Sınır"Bir çiçek dermeden sevgi bağından / Huduttan hududa atılmışım ben" - F. N. Çamlıbel
- sinir
isim, anatomi Duyu ve hareket uyarılarını beyinden organlara, organlardan beyne ileten beyazımsı teller ve bu tellerin oluşturduğu demet"Koket ruhu artık yüzünün sinirlerini idare etmiyordu." - R. N. Güntekin
- uç
isim Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktası"Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu." - A. Gündüz
- ağız
isim, anatomi Yüzde, avurtlarla iki çene arasında bulunan, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye yarayan ve besinlerin sindirilmeye başlandığı organ
- ağız
isim Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü
- kesit
isim Bir şey enlemesine veya boylamasına kesildiğinde ortaya çıkan yüzey"Ağacın kesiti."
- aksi
sıfat Ters, zıt, karşıt, olumsuz, menfi"Salıncağın ipini sallandığı istikametin aksine çekti." - O. C. Kaygılı
- sınırlı
sıfat Sınırı olan, bir sınırla ayrılmış olan, hudutlu
- kenar
isim Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı, yaka"O sırada karşı taraçadaki kadın elinde pirinç tası olduğu hâlde taraçanın kenarına kadar geldi." - O. V. Kanık
- kıyı
isim Kara ile suyun birleştiği yer"Kandilli akıntısını geçiyoruz. İşte Küçüksu kasrı, kıyıda bembeyaz gülüyor." - Y. Z. Ortaç
- bıçak sırtı
isim Bıçağın keskin olmayan ters yanı
- açmak
-i Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek"Kapıyı açıp içeri giriyorum." - A. Ağaoğlu
- avantaj
isim Üstünlük
- kapamak
-i Bir açıklığı örtmek için bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek"Hasan, yıldırımla vurulmuş gibi hemen kapıyı kapadı, kaçtı." - H. E. Adıvar
- keskinlik
isim Keskin olma durumu"Hafif hafif ıslıklar çalan sesi eski keskinliğini kaybetmiştir." - R. N. Güntekin
- yarar
isim Bir işten elde edilen iyi sonuç, fayda, avantaj"Al takke ver külah, kırsal kesimi çocuğunu okutmanın yararına inandırdık." - A. İlhan
- kılçık
isim, hayvan bilimi Balıkların eti arasında bulunan diken gibi ince ve küçük kemik
- yaklaşmak
-e Arada az bir aralık kalacak biçimde ilerlemek, aradaki uzaklığı azaltmak veya büsbütün ortadan kaldırmak için ileri gitmek"Saat sekiz buçuğa yaklaşıyordu." - S. F. Abasıyanık
- yanaşmak
-e Bir şeyin, bir kimsenin yanına gelmek"Usulca avluya indim, rafa doğru yanaştım." - F. R. Atay
- endişeli
sıfat Endişesi olan"Sıkıntılı, heyecanlı günler yaşıyoruz fakat endişeli değiliz, korkmuyoruz." - E. M. Karakurt
- sinirlendirmek
-i Sinirlenmesine sebep olmak"Aklıma gelince sinirlendiriyor, hasta ediyor." - N. Ataç
- ayrıt
isim, matematik İki düzlemin ara kesiti"Bir küpün on iki ayrıtı vardır."
- bilemek
-i Kesici aletlerin ağzını çark, zımpara, eğe, bileği taşı vb.nde keskinleştirmek, keskin duruma getirmek, kılağılamak, zağlamak
- iğrendirmek
-i İğrenmesine yol açmak"Bazen genç, güzel, bazen insanı ürkütecek, iğrendirecek kadar çirkin kadın..." - S. F. Abasıyanık
- keskinletmek
-i Keskin duruma getirmek
- Teknolojik Ürünler, Bazı cep telefonlarına yerleştirilen, kullanıcıların multimedyaya ve diğer geniş bant uygulamalarına mevcut hıza göre üç kat hızlı erişmelerini sağlayan bir teknolojidir. EDGE: Enhanced Data for GSM Evolution (GSM Gelişimi için Geliştirilmiş Veri Hızı)
- bıçak ağzı
- kenar, kenar çizgisi, uç, ağız, keskin kenar, kenarlarını belirginleştirmek, kenar yapmak, kenardan yavaş yavaş ilerlemek, ilerletmek
- kenara itmek
- kenat sırt bıçak ağzı
- yavaş yavaş sokulmak