- ters
sıfat Gerekli olan duruma karşıt, zıt
- ters
isim Hayvan pisliği
- bozuk
sıfat Bozulmuş olan"Daracık ve bozuk kaldırımlardan çamurlu sular akıyordu." - T. Buğra
- bozuk
isim, müzik Türk halk müziğinde, bağlamadan biraz büyük ve meydan sazından küçük dokuz telli bir saz
- Orta
isim Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu
- karşı
isim Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi"Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor." - H. E. Adıvar
- aykırı
sıfat Alışılmışa, doğru olarak kabul edilmişe uygun olmayan, karşıt, ters, mugayir, muhalif"Gene de anlamın ne olduğunu çepeçevre bilmiyoruz dersem gerçeğe aykırı bir şey demiş olmam." - N. Uygur
- çapraz
sıfat Eğik olarak birbiriyle kesişen
- aksi
sıfat Ters, zıt, karşıt, olumsuz, menfi"Salıncağın ipini sallandığı istikametin aksine çekti." - O. C. Kaygılı
- karşıt
sıfat Nitelik ve durumları birbirine büsbütün aykırı olan, zıt, kontrast
- dert
isim Üzüntü"Göz göz oldu yüreğim, gözlerinin derdinden" - Halk türküsü
- zıt
sıfat Karşıt, ters"Sizin kadar zıt mizaçlı ikizler görülmemiştir herhâlde." - E. Şafak
- kavşak
isim Yol vb. uzayıp giden şeylerin kesiştikleri veya birleştikleri yer
- gam
isim Tasa, kaygı, üzüntü"Bana derler gam yükünü sen götür / Benim yük götürür dermanım mı var?" - Karacaoğlan
- gam
isim, müzik Sekiz notanın kalın sesten inceye veya inceden kalına gitmek üzere sıralanmış dizisi"Sonra, titrek titrek, ilk gamlarını sıraladığı piyanoyu hatırlıyor, do, re, mi, fa, sol..." - A. İlhan
- karşı gelmek
başkaldırmak"Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor." - H. E. Adıvar
- geçmek
-e Bir yerden başka bir yere gitmek"Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim." - T. Buğra
- bozmak
-i Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek"Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
- kızgın
sıfat Çok ısınmış, ısıtılmış veya kızdırılmış"Kızgın bir demire dökülen damla iz bırakmaz, buhar olur." - C. Meriç
- dargın
sıfat Darılmış olan, küskün"Hasan Ağa büyük oğlu ile dargındı." - S. F. Abasıyanık
- aynasız
sıfat Aynası olmayan
- huysuz
sıfat Huyu iyi olmayan, kötü huylu"Yeni edindiği bu huysuz ve kavgacı tabiatı, küçükken masum hâllerinin ona sağlamış olduğu hoşgörüyü çabucak yok etti." - Y. N. Nayır
- titiz
sıfat Çok dikkat ve özenle davranan veya böyle davranılmasını isteyen (kimse), memnun edilmesi güç, müşkülpesent"Kendisi gayet titiz, kibirli, azametli, öfkeli olduğu için hizmetçileri ve adamları korkarlar imiş." - A. Rasim
- atlatmak
-i Atlama işini yaptırmak
- haç
isim, din b. (***) Hristiyanlığın sembolü sayılan ve birbirini dikey olarak kesen iki çizgiden oluşan biçim, istavroz, put (I), salip
- çarmıh
isim Suçlunun öldürülmek amacıyla çivilendiği haç biçimindeki darağacı
- istavroz
isim, din b. (***) Haç"İstavrozunu bir gün göğsünden eksik etmez." - H. Taner
- çarpı
isim Kaba sıva, çarpma sıva
- çaprazlamak
-i Çapraz duruma getirmek"Tüfeği bıraktım, kollarımı göğsüme çaprazladım." - R. H. Karay
- öfkeli
sıfat Öfkelenmiş, kızgın, hiddetli"Meydan okuyan öfkeli bekleyiş karşısında sustum." - H. E. Adıvar
- put
isim Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı veya cansız nesne, tapıncak, sanem, fetiş"Onu ben, büsbütün başka bir hayranlıkla âdeta bir puta taparcasına seviyordum." - Y. K. Karaosmanoğlu
- salip
isim, din b. (***) Haç
- aşmak
-den Yüksek, uzak veya geçilmesi güç bir yerin öte yanına geçmek"İki gündür sarp dağ yollarından aşıyoruz." - F. R. Atay
- cefa
isim Zulüm"Esirlikte ve cefada, millet ruhunu tavlandıran bir sır olduğuna o akşam inandım." - R. E. Ünaydın
- elem
isim Acı, üzüntü, dert, keder"Bu derdi huy edinenler elem çekmez." - N. F. Kısakürek
- geçirmek
-i Geçme işini yaptırmak, geçmesini sağlamak
- hibrit
isim Melez
- kavuşturmak
-i, -e Kavuşmasını veya kavuşmalarını sağlamak"Kollarını kavuşturup gözyaşı dökmekten başka elinden ne gelir?" - A. İlhan
- keder
isim Acı, üzüntü, dert, sıkıntı, ızdırap, tasa"Hiçbir kederim yoktu ki onun bir tatlı kelamıyla bertaraf olmasın." - A. H. Müftüoğlu
- kesişmek
nsz, -le Birbirini kesmek
- melez
sıfat, biyoloji Değişik türden hayvan veya bitkiden üremiş (hayvan veya bitki), kırma, azma, hibrit, metis
- melezlemek
-i İki ayrı türü çiftleştirip birleştirmek
- musibet
isim Ansızın gelen felaket, sıkıntı veren şey"Onlar hızla geçer veya düşer, musibeti sineye çekmek millete düşer." - T. Halman
- çaprazlama
zarf Çapraz olarak, makaslama, çaprazlamasına, çaprazvari"Cesedi çukura yerleştirip üzerini tahtalarla çaprazlama örttüler." - İ. O. Anar
- çile
isim Zahmet, sıkıntı"Bizim bu dünyadaki hayatımız da bir çileden ibaret olduğu düşünülecek olursa en münasip çilenin de burada olması icap ediyordu." - A. H. Çelebi
- karşısında
- karşıdan karşıya geçmek
- çarpı işareti
- çarpı/artı işareti, çarmıh, üzüntü, gam, elem, çapraz, köndelen, geçmek, öbür tarafına geçmek, kesişmek,
- altetmek
- artı işareti
- darılmış
- dörtyol ağzı
- haç işareti yapmak
- hıyanet etmek
- türleri karışmak
- çapraz işareti