- soğuk
sıfat Isısı düşük olan, sıcak karşıtı"Bu el soğuktu ve titriyordu." - P. Safa
- uzak
sıfat Gidilmesi çok süren, çok ötelerde bulunan, ırak, yakın karşıtı"Muallâ, uzaklardan bir ses duyar gibi oldu." - P. Safa
- iyi
sıfat İstenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, beğenilecek biçimde olan, kötü karşıtı"Bir aralık iyi fal bildiğimi haremde duyurdum." - F. R. Atay
- uygun
sıfat Yakışır, yaraşır, mutabık, mütenasip"Ne var ki bunları şimdiye kadar kimseye anlatmadığım için uygun ifadeyi bulmakta zorlanıyorum." - İ. O. Anar
- havalı
sıfat Herhangi bir nitelikte havası olan"O murdar kokulu, ağır havalı yere..." - H. E. Adıvar
- soğukkanlı
sıfat Olaylara ve gelişmelere sakin, ılımlı ve temkinli yaklaşan (kimse), serinkanlı, itidal sahibi"Atatürk, gündelik politika işlerinde, işte böylesine soğukkanlı, telaşsız, hesaplı ve hatta hoş görür bir insandı." - Y. K. Karaosmanoğlu
- kayıtsız
sıfat Kaydı yapılmamış, deftere veya yazıya geçirilmemiş olan
- mükemmel
sıfat Kusursuz"Sesinizin tonalitesi mükemmel." - N. Hikmet
- hakiki
sıfat Gerçek"Hayatta en hakiki mürşit ilimdir." - Atatürk
- harika
sıfat Yaradılışın ve imkânların üstünde nitelikleriyle insanda hayranlık uyandıran"Türk tarihi harikalarla doludur."
- sakin
sıfat Hareket etmeyen, kımıldamayan
- teskin etmek
acı, öfke, heyecan vb. duyguları yatıştırmak, dindirmek"Ev sahibi erkek beni, kadın da onu teskine uğraşıyordu." - B. Felek
- ilgisiz
sıfat İlgisi olmayan veya ilgilenmeyen, kayıtsız, aldırmaz, alakasız, lakayıt, bigâne"Paraya, çıkara, günlük yaşamın kaşkarikolarına karşı ilgisizdirler." - H. Taner
- serin
sıfat Az soğuk, ılık ile soğuk arası"Kuşluk vaktinin sıcağına rağmen bina loş ve serin." - R. H. Karay
- küstah
sıfat Saygısız, kaba, terbiyesiz (kimse)"Babasının koltuğuna küstah bir tarzda oturmuş, bacaklarını yatar gibi uzatmış ve laubali şeyler söylüyor." - R. N. Güntekin
- soğutmak
-i Soğumasını sağlamak, soğumasına sebep olmak"Suyu soğutmak."
- sükunet
Kur’an-ı Kerim, Durgunluk, dinginlik, sessizlik, huzur, rahat, dinme, yatışma.
- soğumak
nsz Isısını hızla veya yavaş yavaş yitirerek soğuk duruma gelmek"Üşüyorum, vücudumun soğuduğunu duyuyorum, dişlerim birbirine vuruyor." - R. H. Karay
- serinletmek
-i Serin duruma getirmek, serinlik vermek"Kış rüzgârı, uykusuzluktan kızaran gözlerini, işretten kuruyan dudaklarını serinletir." - R. H. Karay
- serinlik
isim Serin olma durumu
- serinlemek
nsz Hava serin bir duruma gelmek, hafifçe soğumak, serinleşmek"Havanın üşütecek kadar serinlemiş olmasına göre sabah yakın." - R. N. Güntekin
- Basketbol, Sakin
- çok iyi
- kendine hâkim
- serin, salkın, sakin, soğukkanlı, serinkanlı,
- cool
- oldukça soğuk
- tasalanmaksızın