-
uzak ara : zarf Yarışta aradaki mesafeyi uzun tutarak
-
uzak akraba : isim Yakınlığı, ilgi derecesi az olan akraba, uzaktan akraba, dış kapının manadalı"Uzak akrabamdan bir köylü gelip beni aldı." - R. H. Karay
-
uzak benzeşme : isim, dil bilgisi Bir kelimede bir sesin uzakta bulunan başka bir sesi etkilemesi: Etmek > ekmek, tepme > tekme gibi
-
uzak benzeşmezlik : isim, dil bilgisi Bir kelimede yan yana bulunmayan iki aynı sesten birinin değişikliğe uğraması: Kehribar > kehlibar, fincan > filcan gibi
-
Uzak Doğu : özel, isim Asya'nın doğu ve güneydoğusu
-
uzak göçüşme : isim, dil bilgisi Yan yana bulunmayan ünsüzlerin yer değiştirmesi, uzak metatez: ödünç > öndüç, lanet > nalet, zerdali > zeldari vb
-
uzak görüş : isim İleride olabilecekleri düşünme ve sezme
-
uzak metatez : isim, dil bilgisi Uzak göçüşme
-
yedi gömlek uzak : sıfat Soyca veya yakınlık bakımından bir hayli uzak"Ben onun yedi gömlek uzak adamlarından biriyim." - Ö. Seyfettin
-
uzak durmak : yaklaşmamak, karışmamak"Muallâ, uzaklardan bir ses duyar gibi oldu." - P. Safa
-
uzak düşmek : uzak olmak, uzak bulunmak"Muallâ, uzaklardan bir ses duyar gibi oldu." - P. Safa
-
uzak kalmak : uzakta bulunmak"Muallâ, uzaklardan bir ses duyar gibi oldu." - P. Safa
-
uzak tutmak : uzakta kalmasını sağlamak"Muallâ, uzaklardan bir ses duyar gibi oldu." - P. Safa
-
uzağı görmek : ileride ne olacağını kestirmek"Muallâ, uzaklardan bir ses duyar gibi oldu." - P. Safa
-
uzaklara gitmek : konudan ayrılmak"Muallâ, uzaklardan bir ses duyar gibi oldu." - P. Safa