-
soğuk hava deposu : isim Bozulabilen yiyeceklerin konulduğu, sürekli olarak soğutulan depo
-
kuru soğuk : isim Yağışsız havadaki sert soğuk"Otlaktan çıktıkları sırada hava kuru soğuktu." - N. Cumalı
-
soğuk harp : isim Soğuk savaş
-
soğuk savaş : isim İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Doğu ve Batı Bloklarının zaman zaman savaş çıkarma tehditlerinin bütün dünyada yarattığı gerginlik, soğuk harp"Soğuk savaşın bittiği ilk yıllardı emekliye ayrılış tarihi." - O. Aysu
-
soğuk damga : isim Mürekkep kullanılmadan baskı ile yapılan kabartma damga
-
soğuk dalgası : isim, meteoroloji Soğuk havanın yoğun bir biçimde gelmesi
-
soğukkanlı : sıfat Olaylara ve gelişmelere sakin, ılımlı ve temkinli yaklaşan (kimse), serinkanlı, itidal sahibi"Atatürk, gündelik politika işlerinde, işte böylesine soğukkanlı, telaşsız, hesaplı ve hatta hoş görür bir insandı." - Y. K. Karaosmanoğlu
-
soğuk algınlığı : isim, tıp (***) Sıklıkla virüslerin yol açtığı, beden ısısında yükselme, burun akıntısı ile ortaya çıkan solunum yolu hastalığı"Hastalığım soğuk algınlığıymış." - N. F. Kısakürek
-
soğuk bez : isim Keten ipliğinden yapılmış, tülbende benzeyen bir tür ince, seyrek bez
-
soğuk büfe : isim Bazı toplantılarda, ayakta yenilmek için soğuk yiyecek ve içeceklerle hazırlanmış masa
-
soğuk ısırması : isim Soğuğun etkisiyle parmaklarda, kulak kenarlarında oluşan kırmızı, kaşındırıcı şiş
-
soğuk nevale : isim İnsanlara yaklaşmayan, söz veya davranışları soğuk olan sevimsiz kimse
-
soğuk renkler : isim Mavi, lacivert, mor ve bu renklerin tonları
-
soğuk şaka : isim Hoş karşılanmayan, yersiz nükte veya sözle yapılan şaka"Yoo sütnine, bak böyle soğuk şakalar istemem." - R. N. Güntekin
-
kocakarı soğuğu : isim İlkbaharın belli günlerinde olan soğuk havalar
-
öküz soğuğu : isim Nisan ayında çıkan ve ortalama altı gün süren fırtına, sitteisevir
-
soğuk almak : üşüyerek hastalanmak, üşütmek"Bu el soğuktu ve titriyordu." - P. Safa
-
soğuk çalmak : soğuk, bitkiye zarar vermek"Bu el soğuktu ve titriyordu." - P. Safa
-
soğuk çıkmak : hava soğumak"Bu el soğuktu ve titriyordu." - P. Safa
-
soğuk durmak : ilgisiz, sevimsiz davranmak"Bu el soğuktu ve titriyordu." - P. Safa
-
soğuk duş etkisi yapmak : ansızın bildirilen tatsız bir haber olumsuz bir tepki yaratmak"Bu el soğuktu ve titriyordu." - P. Safa
-
soğuk düşmek (veya kaçmak) : söz, davranış vb. yersiz ve sevimsiz olmak"Bu el soğuktu ve titriyordu." - P. Safa
-
soğuk ter dökmek (veya basmak veya boşanmak) : korkmak, heyecanlanmak, bunalmak, gerilmek"Bu el soğuktu ve titriyordu." - P. Safa
-
soğuk vurmak (veya yakmak) : soğuk etkisiyle bitki kurumak"Bu el soğuktu ve titriyordu." - P. Safa