- kara
isim, jeoloji Yeryüzünün denizle örtülü olmayan bölümü, toprak"Kurbağa karada da soluk alır, suda da." - N. Hikmet
- kara
isim En koyu renk, siyah, ak, beyaz karşıtı
- açık
sıfat Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı"Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte." - E. Atasü
- çıplak
sıfat Üstünde bulunması gereken giysi, örtü vb. bulunmayan, üryan, nü, cıbıl, cıbıldak"Kız, çıplak tabanlarını bozuk yolda şaplata şaplata köyün içerisine doğru uzaklaştı." - E. E. Talu
- akkefal
isim, hayvan bilimi Sazangillerden bir cins tatlı su balığı (Alburnus)
- soğuk
sıfat Isısı düşük olan, sıcak karşıtı"Bu el soğuktu ve titriyordu." - P. Safa
- soluk
isim Akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava, nefes"Kalp gitgide hafiflemekteydi ve soluklarda hafif bir hışıltı başlamıştı." - R. N. Güntekin
- soluk
sıfat Rengi atmış olan, solmuş, uçuk"General, soluk dudaklarını parmaklarının arasına alarak acı acı gülüyor." - E. M. Karakurt
- üzgün
sıfat Üzülmüş, üzüntü duymuş, mahzun, melul, mükedder"O zamana kadar üzgündü, sesi kısılmış gibiydi." - T. Buğra
- inci balığı
isim, hayvan bilimi Sazangillerden, pullarından inci yapılan küçük bir balık (Alburnus alburnus)
- acıklı
sıfat Acındıracak, acı verecek nitelikte olan, dokunaklı, üzücü, koygun"Bu âdet bir fabrika sahibinin acıklı hayat hikâyesiyle birlikte kondulara yayıldı." - L. Tekin
- kasvetli
sıfat Sıkıntılı"Eski mahalle çok kasvetli, loş bir mahalle idi." - O. C. Kaygılı
- solgun
sıfat Rengini, tazeliğini, canlılığını veya parlaklığını yitirmiş olan, solmuş"Öyle solgun, öyle zayıftı ki bir yolcudan ziyade bir hastaya benziyordu." - O. S. Orhon
- renksiz
sıfat Rengi olmayan"Islak topraklardan renksiz dumanlarla beraber keskin bir toprak kokusu yükseliyor." - H. E. Adıvar
- boş
sıfat İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
- nahoş
sıfat Hoş olmayan, hoşa gitmeyen, kötü, çirkin"Öteden beri denemişimdir, bu, daima bana bir nahoş vaka haber verir." - B. Felek
- aynasız
sıfat Aynası olmayan
- umutsuz
sıfat Umudu olmayan, hiç umudu kalmayan, ümitsiz, nevmit"Pamuk tarlaları kavrulmuş, çocuklar hasta, kadınlar güçsüz, erler umutsuzdu." - N. Araz
- ağrılı
sıfat Ağrıyan, ağrısı olan"Ağrılı diş."
- sevimsiz
sıfat Hoşa gitmeyen, antipatik"Sevimsiz bir yüz."
- sıkıcı
sıfat İç sıkan, can sıkan, tedirgin eden"Etrafında her şey ona sıkıcı ve manasız geliyor." - H. Taner
- tatsız
sıfat Tadı iyi olmayan, lezzetsiz
- Alburnus
- Alburnus mento
- gökçe balığı
- rüzgara açık soğuk
- rüzgâra maruz
- soğuk, tatsız, nahoş
- ısınması güç