-
vakit geçirmek : oyalanmak, uğraşmak"Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te." - Y. K. Beyatlı
-
vakit kazanmak : bir şeye ayrılan süreyi azaltmak"Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te." - Y. K. Beyatlı
-
vakit nakittir : "zaman çok değerlidir, boş yere harcanmamalıdır" anlamında kullanılan bir söz"Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te." - Y. K. Beyatlı
-
vakit öldürmek : zamanı yararsız, gereksiz işlerle veya iş yapmadan geçirmek"Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te." - Y. K. Beyatlı
-
vakti gelmek : ölmek üzere olmak, ölümü yaklaşmak"Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te." - Y. K. Beyatlı
-
vakti olmak : yapılması için yeterli zaman bulunmak"Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te." - Y. K. Beyatlı
-
vakti olmamak : bir kimse veya iş için ayıracak zamanı olmamak"Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te." - Y. K. Beyatlı
-
vakti saati gelince : zamanı gelince"Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te." - Y. K. Beyatlı
-
vaktini şaşmamak : her şeyi tam zamanında yapmak"Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te." - Y. K. Beyatlı
-
vakitler hayrolsun : "vaktinizi güzel geçirin, mutlu olun" anlamında kullanılan bir selamlama sözü"Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te." - Y. K. Beyatlı