- çatlamak
nsz Parçaları ayrılıp dağılmayacak bir biçimde yarılmak"Eğer çay doldururken bardak çatlarsa, üzerlerinde nazar olduğuna hükmeder, gidip bir koşu ateşte tuz çevirirdi." - E. Şafak
- çatlatmak
-i Çatlak duruma getirmek"Elindeki ustura ile çatlatacağı bu canlı yemişe baktı." - Ö. Seyfettin
- yarmak
-i Uzunlamasına bölüp ayırmak"Odunu yarmak."
- bölünmek
nsz Belirli bölümlere, parçalara ayrılmak"Saçları biraz evvel taranmış gibi intizamlı, ortasından ikiye bölünmüş." - P. Safa