- yol
isim Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik
- akıllı
sıfat Gerçeği iyi gören ve ona göre davranan, akil"İkisi de zeki adamdı, akıllı adamdı, yapıcı adamdı." - Y. Z. Ortaç
- yöntem
isim Bir amaca erişmek için izlenen, tutulan yol, usul, sistem, prosedür, politika"Belki o da bir usandırma yöntemi kullanıyordu." - A. Kulin
- şekil
isim Biçim
- usta
isim Bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimse"Nöbetçi, ustanın anasına ters ters baktı." - N. Hikmet
- uslu
sıfat Toplumu, çevresini rahatsız etmeyen, edepli, müeddep, yaramaz karşıtı"Uslu ve çekingen huyum ne kendimi ne de nafakamı herhangi bir sert hareketle savunmaya asla müsait değildi." - Y. K. Karaosmanoğlu
- usul
isim Kökler, asıllar
- usul
isim Bir amaca erişmek için izlenen düzenli yol, tutulan yol, yöntem, tarz"Kendine baktırmak için güzel usul doğrusu." - H. Taner
- usul
zarf Alçak sesle"Ala gözlü benli dilber / Usul söyle söz ederler" - Karacaoğlan
- suret
isim Görünüş, biçim"İnsan suretinde bir ağaç."
- tarz
isim Özel oluş veya davranış biçimi, üslup, stil, janr"Annesi o tarz yaşayıştan hoşlanır mı?" - A. M. Dranas
- katiyen
zarf Hiçbir zaman, asla"Ekmek yediğin kapıya katiyen küfranlık etmeyeceksin." - K. Tahir
- anlayışlı
sıfat Anlayışı olan, ferasetli, izanlı, zeki
- bilge
sıfat Bilgili, iyi ahlaklı, olgun ve örnek (kimse), hakim"Sokrates yalnız öğrettikleriyle değil öğretme yoluyla da örnek bir bilgedir." - N. Uygur
- becerikli
sıfat Becerisi olan, elinden iş gelen, usta, maharetli, mahir, mahirane"Halk, onun çok becerikli bir müdür olduğuna inanır." - S. Birsel
- küstah
sıfat Saygısız, kaba, terbiyesiz (kimse)"Babasının koltuğuna küstah bir tarzda oturmuş, bacaklarını yatar gibi uzatmış ve laubali şeyler söylüyor." - R. N. Güntekin
- makul
sıfat Akla uygun, akıllıca"Makul bir düşünce."
- mahir
sıfat Becerikli, yetenekli"Erkek aldatmakta çok mahirsin." - H. R. Gürpınar
- mantıklı
sıfat Mantığa uygun, akla uygun, mantıksal, mantıki, lojik"Mantıklı söz."
- bilgece
sıfat Bilgeye yaraşır"Bu eleme sınavını aşamayan çıraklıktan kurtulamaz, öğretenin bilgece sözlerini dinlemeye hak kazanamazmış." - N. Uygur
- ferasetli
sıfat Anlayışlı"Çok ferasetli valimiz de buna benzer öğütlerde bulunmuştur." - K. Bilbaşar
- haberdar etmek
haber vermek, bildirmek"Olup bitenden haberdardır."
- haberli
sıfat Bir olay veya durum üzerine bilgisi olan, haberi olan"Haberli konuk."
- hizaya gelmek
davranışlarını düzeltmek, yola gelmek"Çarşafların kenarları perdelerle bir hizada mıydı?" - M. C. Kuntay
- tecrübeli
sıfat Tecrübesi olan, görmüş geçirmiş"Bu tecrübeli deniz kurdunun muhakkak bir beklediği var." - F. F. Tülbentçi
- tedbirli
sıfat Önceden hazırlıklı davranan, önlemini zamanında alan, müdebbir"Terbiyeli, tedbirli, ağzı sıkı, aklı başında bir hizmetçi arıyorlar." - H. R. Gürpınar
- akıllı, akıllıca, mantıklı
- bilgin olan
- tarzda
- yoluyle