- vakit
isim Zaman"Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te." - Y. K. Beyatlı
- süre
isim Bir olayın başı ile sonu arasında geçen zaman parçası, zaman aralığı, zaman bölümü, müddet"Hükümdar gibi davrandığınız sürece hükümdar sayılırsınız." - T. Oflazoğlu
- zaman
isim Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit"Zaman geçtikçe hafifleyecek yerde, daha ziyade ağırlaşan bir vicdan azabı duyarım." - Ö. Seyfettin
- aynı zamanda
zarf Hem de, bununla birlikte"Buna aynı zamanda burjuvazinin zaafının alameti olarak bakmak lazımdır." - N. Hikmet
- müddet
isim Süre"Odada yalnız kalınca iki eski arkadaş bir müddet daha ağlaştılar." - Ö. Seyfettin
- süresince
zarf Süresi kadar, boyunca"Böylece Lâtif ve denizcilerle iki yıl süresince alay edildi." - Halikarnas Balıkçısı
- sırasında
zarf Gerekince, yerinde ve zamanında
- esnasında
zarf Sırasında, olduğu anda"Nasıl olsa mezarların kazımı esnasında taş sandukalar sökülmüş, olan olmuştu." - E. Şafak
- rağmen
edat Karşın"Birdenbire nutku tutuldu ve bütün gayretlerine rağmen konuşamadı." - N. F. Kısakürek
- bazen
zarf Ara sıra"Bazen bir kelimenin, bir ses tonunun sevdiğimiz bir insanı kırdığını görürüz." - M. Kaplan
- hâlbuki
bağlaç Oysa"Hâlbuki ev sahibi tamirattan kaçınıyor." - N. Hikmet
- oysa
bağlaç Aralarında karşıtlık, aykırılık bulunan iki cümleyi “tersine olarak, aksine” anlamlarıyla birbirine bağlayan bir söz, oysaki, hâlbuki
- iken
- -ken
- müddetince
- kısa süre
- olduğu halde
- olmakla beraber
- süre, zaman
- sırada