anlami-nedir.com, nedir, nedemek
Kelime ve Karakter Sayacı

take

Kelimeler > T ile başlayan kelimeler > take nedir ?
take
take, take nedir ,take ne demek
  • görüş

    isim Görme işi

  • kar

    isim Atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak düşen su buharı"Kıştı, yerler iki karış kar tutmuştu." - T. Buğra

  • kavrama

    isim Kavramak işi, anlama, anlamaklık, algılama"Sanat eri çalışır, bir eser kor ortaya, onun güzel olduğuna inanır, o güzelliği herkesin anlamasını, kavramasını ister." - N. Ataç

  • kaydetmek

    -i, -e Yazmak, bazı önemli noktaları tespit etmek

  • parti

    isim Ortak düşünce ve görüşteki kişilerin oluşturdukları siyasal topluluk, fırka"Parti tarafından önerilen genel konular ile ozanın duyduğu şey arasında çelişki olamaz." - N. F. Kısakürek

  • parti

    isim Bir bütünün parçası, kısım"Yedi sekiz balyalık bir partiden bir buçuk, iki kilo tütün yürütüyordu." - N. Cumalı

  • alma

    isim Almak işi, ahiz, derç, ittihaz, kabız

  • kazanç

    isim, ticaret Satılan bir mal, yapılan bir iş veya harcanan bir emek karşılığında elde edilen para, getiri, temettü"Sırtında hep aynı kahverengi elbise bulunduğuna göre fazla bir kazanç da sağlamıyordu." - C. Külebi

  • elde etmek

    bir şeye sahip olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  • ele almak

    bir şey üzerinde çalışmaya başlamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  • ele geçirmek

    yakalamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  • varsaymak

    -i Bir olgunun sonuçlarından yararlanabilmek, bu sonuçlar üzerine düşünce üretebilmek için onu olmuş veya olacak saymak, farz etmek"Öyle ya içgüdü, ilgili bilim adamlarına göre, insandan çok hayvan türlerinde varsaydığımız bir özellik." - N. Uygur

  • üstüne almak

    bir işi yapmaya söz vermek, ödev alınmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar

  • ateş almak

    yanmak, tutuşmak"Bu eller, vücuda getireceği tesirle duman ve ateş içinde, bütün bir memleketin son feryadını uyandırarak soğuyup donabilirdi." - H. S. Tanrıöver

  • alış

    isim Alma işi

  • taklit etmek

    bir kimseye veya bir şeye benzemeye çalışmak"Her memleket başkalarının yeniliklerini taklit ile başladığı intizama kendisinin eskiliklerini tahkik ile nihayet verir." - A. H. Müftüoğlu

  • farkına varmak

    gözüne çarpmak, fark etmek, anlamak"Emanete ihanet etmek veya etmemekle insan öteki mahlukattan ayrılır veya onlardan farkı kalmaz." - İ. Özel

  • hissetmek

    -i Fiziksel bir uyarıyı duymak"Hançer saplanmış gibi keskin bir sızı hissetmişti kasıklarında." - A. Kulin

  • bakmak

    -e Bakışı bir şey üzerine çevirmek"Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim" - C. S. Tarancı

  • katlanmak

    nsz Katlama işi yapılmak"Minnacık bir kir, olduğu yerde durmuyor, dakikada üçe beşe katlanarak çoğalan mikroplar üretiyordu." - E. Şafak

  • almak

    -i Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  • dayanmak

    -e Bir yere yaslanmak, kendini dayamak"Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor." - M. Ş. Esendal

  • kaplamak

    -i Her yanını örtmek, istila etmek"Her tarafı sessizlik kaplamış, ovalar, biten bir günün hüznü içinde susmuştu." - H. S. Tanrıöver

  • karşılamak

    -i Dışarıdan gelen bir kimseye karşılayıcı olarak çıkmak, istikbal etmek"Beni karşıladılar ve ağırladılar." - A. Kabaklı

  • sanmak

    nsz Bir şeyin olma veya olmama ihtimalini kabul etmekle birlikte, olabileceğine daha çok inanmak, zannetmek, zanneylemek"Babam, hiç hoşnut olmadığımı, beni yine sevindiremediğini sandı." - A. Ağaoğlu

  • saymak

    -i Bir şeyin kaç tane olduğunu anlamak için bunları birer birer elden veya gözden geçirmek, sayısını bulmak"Nara sormuşlar: -Tanelerin kaç tane? Yiyenler saysın bana ne- demiş." - B. R. Eyuboğlu

  • kaldırmak

    -i Bulunduğu yerden almak"Örtüyü masanın üzerinden kaldır."

  • çalmak

    -i, -e Başkasının malını gizlice almak, hırsızlık etmek, aşırmak"İngiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp İngilizlere satarlardı." - F. R. Atay

  • gezmek

    nsz Hava alma, hoş vakit geçirme vb. amaçlarla bir yere gitmek, seyran etmek"Tek başına buralarda gezdiği hâlde aradığını bulamıyordu." - O. C. Kaygılı

  • sürmek

    -i, -e Yönetip yürütmek, sevk etmek

  • oturmak

    -e Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek"Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu." - S. F. Abasıyanık

  • başlamak

    Görünmek"Kasabanın kenar mahallelerinden sonra bir mezarlık başlardı." - S. F. Abasıyanık

  • yakalamak

    -i Bir kimseyi veya bir şeyi elle tutmak"Üç ince dalı birleştirerek sıkıca yakaladım." - R. H. Karay

  • azarlamak

    -i Kırıcı ve sert söz söylemek, paylamak, tekdir etmek

  • kiralamak

    -i, -e Kiraya vermek"Evi ona kiraladım."

  • indirmek

    -i Yüksekten, sarp ve kötü yerden veya yukarıdan aşağıya inmesini sağlamak"Zeynep'i o sel yatağından, yağdan kıl çeker gibi indirdi." - Y. Kemal

  • kazanmak

    -i Kazanç sağlamak"Bu beş lirayı bitirmeden ben para kazanmalıyım." - P. Safa

  • yapmak

    -i Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek"Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır." - Ç. Altan

  • etmek

    nsz Bir işi yapmak"Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." - H. Taner

  • çekmek

    -i, -e Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek"Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı." - R. N. Güntekin

  • istemek

    -i İstek duymak, arzulamak"İçeri girmekten korkarak bahçedeki demir kanepeye oturmak istedi." - P. Safa

  • girmek

    -e Dışarıdan içeriye geçmek"Birlikte kiliseden içeri giriyoruz, ben topallıyorum." - A. Ağaoğlu

  • koparmak

    -i Kopmasını sağlamak, kopmasına yol açmak"O koskoca lenduha gibi gövdenle ipi koparırsın da başımıza iş çıkarırsın!" - O. C. Kaygılı

  • çıkarmak

    -den Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak

  • tepki

    isim Bir cismin kendini iten veya sıkıştıran başka bir cisme gösterdiği karşı etki, aksülamel, reaksiyon

  • kapsamak

    -i İçine almak, sınırları içine almak, şamil olmak

  • ölçmek

    -i En, boy, hacim, süre gibi nicelikleri kendi cinslerinden seçilmiş bir birimle karşılaştırıp kaç birim geldiklerini belirtmek"Dükkânda arşınla kumaş ölçmekle ömür çürütemeyeceğimi söyledim." - N. Cumalı

  • aldatmak

    -i Beklenmedik bir davranışla yanıltmak"Ama bu münferit hayranlıklar aldatmamalı bizi." - C. Meriç

  • ayrılmak

    -e Ayırma işine konu olmak"Geçen hafta, Akşehir'de Nasrettin Hoca törenine ayrılmıştı." - F. R. Atay

  • anlamak

    -i Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak"Yıldızın hemen altında, namluya benzer bir başka şekil var, bunun bir tabanca olduğunu anlamakta gecikmiyorum." - A. Ümit

  • kavramak

    -i Elle sıkıca tutmak"Çocuğu koltuk altlarından kavrayıp kaldırdı." - N. Cumalı

  • seçmek

    -i Benzerleri arasında hoşa gideni seçip almak veya yararlanmak için ayırmak"Ben bu kitabı seçtim."

  • üstlenmek

    -i Üstüne almak, yüklenmek, deruhte etmek"Babam üzerinde durmamış, onun papara payını da üstlenen annem ise bunu bir mesele hâline getirip küplere binmişti resmen." - E. Şafak

  • yazmak

    -i Söz ve düşünceyi özel işaret veya harflerle anlatmak"Büyük bir heyecan, bir haz içinde şu satırları yazıyorum." - Ö. Seyfettin

  • çatmak

    -i Odun, değnek, kılıç, tüfek vb. uzun şeylerden birkaç tanesini, tepelerinden birbirine çaprazlama dayayarak durdurmak"Avlusunda silahlarını çatmış, ayaklarını germiş askerler var." - F. R. Atay

  • alçaltmak

    -i Alçak duruma getirmek"Yastığımızı alçaltsak da yükseltsek de boynumuz ağrır." - Y. K. Karaosmanoğlu

  • tutmak

    -i Elde bulundurmak, ele almak"Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu." - Ö. Seyfettin

  • olmak

    nsz Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak"En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu." - S. F. Abasıyanık

  • yararlanmak

    -den Kendine yarar sağlamak, faydalanmak, istifade etmek

  • satın almak

    -i Bir nesneyi belirlenen fiyatını ödeyerek kendine mal etmek, mübayaa etmek

  • duymak

    -i Bilgi almak, öğrenmek, haber almak"Bir köylüden burada avlandığınızı duydum." - Halikarnas Balıkçısı

  • gerektirmek

    -i Gerekli kılmak, icap ettirmek, istilzam etmek

  • değmek

    -e Aralık kalmayıncaya kadar birbirine yaklaşmak, dokunmak, temas etmek"Kapıdan bir an birbirimize değerek girdik." - Y. Z. Ortaç

  • gerekmek

    nsz Bir şeyin yapılabilmesi veya gerçekleşmesi bazı nesne, fiil vb.ne bağlı olmak, gerek olmak, lazım olmak, icap etmek, iktiza etmek"Dünyaya bakmayı aşıp dünyayı görme noktasına ulaştığımızda neye talip olmamız gerektiğini de anlarız." - İ. Özel

  • alışmak

    -e Bir işi tekrarlayarak kolaylıkla yapabilmek"Muhtaç değiliz ama ben çalışmaya alıştım." - E. İ. Benice

  • tahammül etmek

    dayanmak, katlanmak, kaldırmak

  • götürmek

    -i Taşımak, ulaştırmak veya koymak"Yemeği götürmek için o an en uygun kişiydim." - A. Kutlu

  • taşımak

    -i Bir şeyi bir yerden alıp başka bir yere götürmek"Hastayı ekseriya yakın kasabaya kadar sırtta taşırlardı." - S. F. Abasıyanık

  • tutma

    isim Tutmak işi"Daha çatal ve bıçağı tutmasına eli yatmamıştı, ikide bir düşürürdü." - R. H. Karay

  • alıp götürmek

    yakalayıp götürmek, derdest etmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı

  • uğramak

    -e Yola devam etmek üzere, bir yerde kısa bir süre kalmak"Karaya uğramak, her denizci gibi cinine gidiyordu." - Halikarnas Balıkçısı

  • binmek

    -e Yüksek bir şeyin veya bir hayvanın üstüne çıkıp ayaklarını sallandırarak oturmak"Belki de atlara binerek dolaşırız." - R. H. Karay

  • hasılat

    isim Ürün

  • kandırmak

    -i Kanmasını sağlamak, inandırmak, ikna etmek"Beni kendisiyle yalnız bırakmaya ve geceyi beraber geçirmeye kandırmak istiyor." - E. İ. Benice

  • getirmek

    -e Gelmesini sağlamak"Dün bir deri bir kemik hâlinde eve getirip bırakmışlar." - R. N. Güntekin

  • çıkartmak

    -i Çıkartma işini yapmak"Bu adam bir senedir buraların resmini çıkartıyor." - B. R. Eyuboğlu

  • kapmak

    -i Birdenbire yakalayarak, çekerek almak"Bir hamlede atıldım. Evvela tabibin elinden defteri kaparak fırlattım." - H. Z. Uşaklıgil

  • faydalanmak

    -den Yararlanmak"Genç askerler Bulgarların harbe girmiş olmasından faydalanmak fikrindedirler." - F. R. Atay

  • sökmek

    -i Bir şeyi bulunduğu yerden kuvvet kullanarak veya gevşeterek çıkarmak, çekip ayırmak"Bu çoban öyle güçlü görünüyor ki şu yandaki ağacı kavrasa dibinden söker götürür." - Y. Kemal

  • üzerine almak

    bir işi görev edinmek, deruhte etmek"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt

  • ulaştırmak

    -i, -e Ulaşmasını sağlamak

  • karışmak

    -e İki veya ikiden çok şey bir araya gelip birbirinin içinde dağılmak, birbirinin içine girmek"Araba sallana sallana içim bağrım birbirine karıştı." - H. R. Gürpınar

  • dinlemek

    -i İşitmek için kulak vermek"Konağın hesabını sen söylersin, ben de dinlerim." - A. Ş. Hisar

  • işe almak

    iş yerinde çalıştırmaya başlatmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık

  • daraltmak

    -i Dar duruma getirmek"Hoyrat bir rüzgâr bütün gün tozu dumanına katmış, solukları kesmiş, göğüsleri daraltmıştı." - T. Buğra

  • muteber olmak

    yürürlükte olmak, geçerli olmak"Selanik'in en varlıklı, en muteber, en güzide ailelerinden sayılıyor." - A. İlhan

  • istifade etmek

    yararlanmak"Geminin altı saat tevakkufundan istifade ile bu şehrin içeri taraflarını araba ile gezdi." - A. H. Müftüoğlu

  • fethetmek

    -i Bir yeri veya ülkeyi savaşarak almak, ülke açmak"Mekânı fethetmek bir marifettir fakat mekânla beraber zamanı da fethetmek yüz misli değerindedir." - Y. K. Beyatlı

  • tutuş

    isim Tutma işi

  • abone olmak

    bir şeyi belli bir süre için peşin para ile almayı önceden üstlenmek, sürdürümlenmek

  • farz etmek

    varsaymak

  • havalanmak

    nsz Temiz hava alması sağlanmak, havası değiştirilmek"Oda her gün havalanmalı."

  • kenetlenmek

    nsz Kenetleme işine konu olmak"Sayfayı öyle sıkı bağlardı ki satırlar âdeta birbirine kenetlenirdi." - Y. Z. Ortaç

  • yutturmak

    -i, -e Yutma (I) işini yaptırmak veya yutmasını sağlamak

  • kabul etmek
  • tuzağa düşürmek
  • farzetmek
  • zorla almak
  • parçalara ayırmak
  • zaptetmek
  • cesaret almak
  • da yanmak
  • ile gitmek
  • içeriye almak
  • kibrini kırmak
  • kiralanmış arazi
  • poliçeyi ödemek
  • rüşvet alarak halletmek
  • vazife vermek
  • yelken sarmak
  • öfkesini birisinden çıkarmak
  • ölümüne sebep olmak
Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş

Yeni Bir Kelime Öğren?

  • sırtına almak
  • kulüp
  • sırtından çıkarmak
  • çevresel
  • sırtı kaşınmak
  • sırtından bıçaklamak
  • sırtını sıvazlamak
  • sırtı yere gelmek
  • sırtından atmak
  • mikroskop

anlami-nedir.com'u Türkçe dil araçları sunan bir sözlüktür, yakın zamanda sadece anlamlar değil türkçe ingilizce sözlük, akademik aramalar ve birçok edebi araç ile karşınıza çıkacaktır.

anlami-nedir.com içeriklerini öncelikle TDK'dan sonra ise editörlerin kontrolünden geçirerek sizlere sunmaktadır, eğer bir hatalı kısım gördüyseniz lütfen iletişim'e geçiniz

Sizde Türkçemize katkıda bulunmak ve bilinmiyenleri aktarmak isterseniz editör olup paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Yunus Emre : "Biriktirdiğin değil, paylaştığın senindir"

Takip edin

Sitemap Yasal Konular İletişim Hakkında İndeksler Son Eklenenler Kelime Sayacı