- ekmek
isim Tahıl unundan yapılmış hamurun fırında, sacda veya tandırda pişirilmesiyle yapılan yiyecek, nan, nanıaziz"Odayı, tatlı, sıcak bir kızarmış ekmek kokusu bürümüş." - Y. Z. Ortaç
- ekmek
-i Bir bitkiyi üretmek için toprağa tohum atmak veya gömmek
- para basmak
darphanede, basımevinde metali veya kâğıdı para durumuna getirmek"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
- çarpma
isim Çarpmak işi"Ayşe'nin yüreği daha hızlı çarpmaya başladı." - Ö. Seyfettin
- vurma
isim Vurmak işi"O adi herife vurmana içerlemiş de değilim." - A. Ümit
- vuruş
isim Vurma işi"Bazen kalbinin hafif ve sık çarpıntıları arasında ansızın tokmak gibi vuruşlar var." - P. Safa
- üstünlük
isim Üstün olma durumu, faikiyet, rüçhan, avantaj"Bunlar kendilerini kıskançlık gibi, üstünlük gibi gençlik hislerine kaptıran hanımlardı." - A. Ş. Hisar
- çakmak
isim Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası"Nasıl oldu bilmem, eğilip yakarken çakaralmaz çakmak kıvılcım çıkardı." - B. Felek
- çakmak
isim, tıp (***) Kuruduğunda kalın kabuk bağlayan kabarcıklarla beliren ve genellikle yüzde çıkan bir deri hastalığı
- çakmak
-i, -e Vurarak sokup yerleştirmek"Çiviyi tahtaya çakmak."
- grev
isim İş bırakımı"Tartışma, grevin nereden çıktığını aklına takanlar yüzünden büyüyüp genişledi." - N. Uygur
- hücum
isim Saldırı"Bizdik o hücumun bütün aşkıyla kanatlı / Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı" - Y. K. Beyatlı
- grev yapmak
işi bırakmak"Tartışma, grevin nereden çıktığını aklına takanlar yüzünden büyüyüp genişledi." - N. Uygur
- saldırmak
-e Bir kimseye veya bir şeye karşı saldırı yöneltmek, zarar verici bir davranışta bulunmak, hücum etmek"Bugün şu dakikada onlar hâlâ düşmana saldırıyorlardı." - H. C. Yalçın
- basmak
-e Vücudun ağırlığını verecek bir biçimde ayak tabanını bir yere veya bir şeyin üzerine koymak"Bastığın yerlerde güller açtı, sarıldı ayaklarına." - C. Külebi
- bulmak
-i Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kimse ile karşılaşmak"Kafam her an bir konu bulmak için binbir çeşit şeye müracaat ediyor." - H. E. Adıvar
- dövmek
-i Tokat, yumruk, tekme vurarak canını acıtmak"Harp Divanına vermeden önce şurada kemiklerini kırıncaya kadar bir dövsem!" - H. E. Adıvar
- çalmak
-i, -e Başkasının malını gizlice almak, hırsızlık etmek, aşırmak"İngiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp İngilizlere satarlardı." - F. R. Atay
- gürlemek
nsz Kalın ve gür ses çıkarmak"Pala bıyıklı adamın sesi kapının önünde gürledi." - O. C. Kaygılı
- doldurmak
-i Dolmasını sağlamak, dolu duruma getirmek"Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu." - A. Ağaoğlu
- gelmek
-den, -e, nsz Ulaşmak, varmak"Gurbetten gelmişim yorgunum hancı / Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş" - B. S. Erdoğan
- mükemmellik
isim Eksiksiz, kusursuz, tam, yetkin olma, mükemmeliyet"Bu yüzden iyi anlaşmak için araçların mükemmelliği söz konusu değildir." - İ. Özel
- durdurmak
-i Durmasını sağlamak"Sızıntıları durdurmadan, bir önlem almadan ne diye bütün kitapları, eşyaları taşıdık ki!" - A. Ağaoğlu
- durmak
nsz Hareketsiz durumda olmak"Motorlu su taşıtlarından biri de kanal rıhtımının tam bizim önümüze düşen bir noktasında demir atmış duruyordu." - Y. K. Karaosmanoğlu
- indirmek
-i Yüksekten, sarp ve kötü yerden veya yukarıdan aşağıya inmesini sağlamak"Zeynep'i o sel yatağından, yağdan kıl çeker gibi indirdi." - Y. Kemal
- vurmak
-e Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak"Masaya vurmak. Birinin başına vurmak."
- yanmak
nsz Birleşiminde karbon bulunan maddeler, ısı ve ışık yayarak kül durumuna geçip yok olmak"Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir." - Anayasa
- yakmak
nsz Kına, yakı vb.ni koymak, sürmek
- ulaşmak
-e Varmak, gelmek"Doğudan batıya kadar ulaşmış bir zafer bestesi dinliyorum." - R. H. Karay
- çıkarmak
-den Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- ilerlemek
nsz Bulunduğu yerden daha ileriye gitmek, yol almak"Vapur durmadan düdük çalarak ilerliyordu." - H. E. Adıvar
- algılamak
-i Bir olayı veya bir nesnenin varlığını duyu organlarıyla kavramak, idrak etmek"Kokuyu daha iyi algılamak için burnumu iyice gömüyorum yastığa." - A. Ümit
- ayırmak
-i, -e Bölmek"Elmayı dörde ayırmak."
- işlemek
-i Bir şeye emek vererek onu daha elverişli bir duruma getirmek
- çatmak
-i Odun, değnek, kılıç, tüfek vb. uzun şeylerden birkaç tanesini, tepelerinden birbirine çaprazlama dayayarak durdurmak"Avlusunda silahlarını çatmış, ayaklarını germiş askerler var." - F. R. Atay
- etkilemek
-i Etkiye uğratmak, tesir etmek"Toplumu etkileyen olaylara herkes kendi yorumunu katıyor." - N. Cumalı
- saldırış
isim Saldırma işi"Her türlü saldırış ve sataşma sahneleri gene eksik değildi." - F. R. Atay
- buluşmak
nsz, -le Bir araya gelmek"Arada sırada da olsa böyle buluşup konuşmak çok güzel oluyor, insanın çevreni genişliyor." - T. Yücel
- çarpmak
-e Hızla değmek, vurmak"Eşiği aştım, içeri girdim, ortada duran uzun bir masaya çarptım." - A. Kutlu
- akdetmek
-i Sözleşme yapmak
- darbetmek
-i Vurmak, çarpmak
- dikkatini çekmek
uyarmak"Onun kalbini, haysiyetini kıracak sözler söylenmeden bu zarif hareketle her şeyin anlatılmış olması dikkate şayandır." - A. H. Çelebi
- doluluk
isim Dolu olma durumu"İçimde bir boşlukla karmakarışık bir doluluk boğazlaşıyor." - A. Gündüz
- kararlaştırmak
-i Bir konunun, bir işin herhangi bir yolda yapılmasıyla ilgili kesin düşünce belirlemek, tayin etmek"Yola çıkma gününü kararlaştırdılar." - H. E. Adıvar
- mayna etmek
herhangi bir şeyi halat ve palanga aracılığıyla denize veya yere indirmek
- sokmak
-i İçine veya arasına girmesini sağlamak
- Beyzbol, Topa ıska geçme.
- işbırakımı
- vurmak, çarpmak, çakmak, yakmak, yanmak,
- anı başarı
- arya sancak etmek
- birdenbire bulmak
- büyük vurgun
- darbe indirmek
- greve gitmek
- işe koyulmak
- kök sürmek
- poz almak
- topa vuramayış
- yumruk atmak
- zihninde yer etmek