- saha
isim, spor Alan"Futbol sahasının kenarında düşmanlarını seyrediyordu." - S. F. Abasıyanık
- Aralık
isim Ara"İki masa arasında bir metre aralık var."
- süre
isim Bir olayın başı ile sonu arasında geçen zaman parçası, zaman aralığı, zaman bölümü, müddet"Hükümdar gibi davrandığınız sürece hükümdar sayılırsınız." - T. Oflazoğlu
- zaman
isim Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit"Zaman geçtikçe hafifleyecek yerde, daha ziyade ağırlaşan bir vicdan azabı duyarım." - Ö. Seyfettin
- alan
isim Düz, açık ve geniş yer, meydan, saha
- yere sermek
kötü bir duruma sokmak, yenmek"İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" - M. Ş. Esendal
- bölüm
isim Bir bütünü oluşturan parçaların her biri, kısım"Gelgelelim, hayatın bu masalsı bölümü çok kısa sürüyor." - A. Ağaoğlu
- idare etmek
yönetmek, çekip çevirmek"Bu zat, propagandayı tertip ve idareye memur imiş." - Atatürk
- kısım
isim Parçalara ayrılmış bir şeyin her bölümü, bölük, kesim"Felsefenin teorik olan kısmına pek aldırmaz." - N. Araz
- müddet
isim Süre"Odada yalnız kalınca iki eski arkadaş bir müddet daha ağlaştılar." - Ö. Seyfettin
- elastikiyet
isim Esneklik
- esneklik
isim Esnek olma durumu, elastikiyet
- büyütmek
-i Büyük duruma getirmek, genişletmek"Onun hicvi, yalnızca görüntüleri büyüten bir büyüteç değil." - N. Hikmet
- çekmek
-i, -e Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek"Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı." - R. N. Güntekin
- açılmak
nsz Açma işine konu olmak"Kasabada bir çırçır fabrikası açılmış." - A. Ümit
- zorlamak
-i Birine bir şey yaptırmak amacıyla güç kullanmak, boyun eğdirmeye çalışmak, zor kullanmak, mecbur etmek"Bir realite hissi ile değil, bir tarih hissi ile kendimizi zorluyorduk." - F. R. Atay
- yaymak
-i, -e Bir şeyi açarak, düzelterek bir alanı örtecek biçimde sermek"Kardeşleri çardağın içine, dışına yatakları yayıyorlardı." - N. Cumalı
- yayılmak
nsz Yayma işine konu olmak veya yayma işi yapılmak
- uzatmak
nsz Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak"Saç uzatmak. Tırnak uzatmak."
- sermek
-i, -e Kurutmak için asmak"Kar gibi çamaşırları serip eve döndü." - O. Rifat
- gerginlik
isim Gergin olma durumu"Sinirlerimin gerginliği, nefesimin tıkanması hâlâ savulmadı." - S. M. Alus
- germek
-i Bir şeyin uçlarından veya kenarlarından çekerek gergin duruma getirmek"Yayı daha germe / Kıracaksın" - B. Necatigil
- gerilmek
nsz Germe işi yapılmak, gergin duruma gelmek, belirli bir uzama ile çekilmek"Koltuğunda şöyle bir gerilmiş, gülümseyerek yüzüme bakıyordu." - Y. Z. Ortaç
- uzanmak
-e Boylu boyunca yatmak"Büyük bir karyola ve içinde ben uzanmışım, sen baş ucumda oturup sessiz bekliyorsun beni." - N. Hikmet
- uzam
isim, felsefe Algılanan nesnelerin temel niteliği
- yetmek
nsz Bir gereksinimi karşılayacak, giderecek nicelikte olmak
- genişleme
isim Genişlemek işi
- gerinmek
nsz Kolları açarak gövdeyi gergin bir duruma sokmak"Geç uyanmıştı, geç ve güç. Yatakta uzun uzun gerindi, esnedi." - A. İlhan
- gerinme
isim Gerinmek işi
- uzamak
nsz Uzun duruma gelmek, boyu büyümek"Kısa boylu Japon cinsi bile sporla üç parmak uzadı." - A. Haşim
- genişletme
isim Genişletmek işi
- sündürmek
-i Bir şeyi çekerek uzatmak, esnetmek
- sünmek
nsz Esnekliğini yitirerek gevşemek"Bu kumaş kolay kolay sünmez."
- abartmak
-i Bir nesneyi veya durumu olduğundan daha önemli, daha büyük veya daha çok göstermek, mübalağa etmek
- abartmak mübalağa etmek
- aralıksız süre
- geniş yer
- germe geriliş
- uzar
- yayılmak serilmek
- çekip uzatmak
- gerneşmek
- tutumlu kullanmak
- dönemeçli koşu yolunun düz kısmı
- esnek elastiki
- esnek elastiki.
- germek, uzatmak, gerilmek, uzamak, yayılmak, gerinmek, germe, gerilme, gerinme, gerginlik, geniş yer, uzam, aralıksız süre
- hapis süresi
- sıra ile uzanan şey