- boy
isim Bir şeyin tabanı ile en yüksek noktası arasındaki uzaklık"Boyu uzundu, yalnız biraz fazla semizdi." - Ö. Seyfettin
- boy
isim, toplum bilimi Ortak bir atadan türediklerine inanılan toplumsal ve ekonomik ilişkilerinde anaerkil, ataerkil anlayışı uygulayan geleneksel topluluk, kabile, klan"Türk boyları birbirlerini kardeş tanıyorlar." - O. S. Orhon
- boy
isim "Özlü, güzel sözler söyledi" anlamında kullanılan boy boyladı, soy soyladı özlü sözünde geçen bir söz
- numara
isim Bir şeyin bir dizi içindeki yerini gösteren sayı, rakam"Tüm duyularım uyanık olarak trenimin rengini ve numarasını bulmaya çalışırdım." - N. Eray
- durum
isim Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon"Genel Sekreter, kazadaki sıtma durumu hakkında verdiğim uzun tafsilattan pek memnun kaldı." - R. N. Güntekin
- ölçü
isim Bir niceliği, o nicelik için kabul edilmiş birimlerden birine göre oranlayarak değerlendirme, mizan
- hâl
isim Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet"Herkes hâline göre bir hediye verdi." - H. R. Gürpınar
- oylum
sıfat İçi oyulmuş, çukur duruma getirilmiş
- beden
isim Canlı varlıkların maddi bölümü, vücut
- tutkal
isim Deri, kıkırdak vb. hayvansal maddelerden elde edilen, katılaşıp sertleşme özelliğiyle tahta, kâğıt vb. yapıştırmaya yarayan madde
- büyüklük
isim Büyük olma durumu"Bu büyüklük değil ancak mertçe bir davranıştır." - N. Araz
- boyut
isim Bir cismin herhangi bir yöndeki uzantısı
- buut
isim, matematik Boyut
- miktar
isim Bir şeyin ölçülebilen, sayılabilen veya azalıp çoğalabilen durumu, nicelik
- çap
isim Cisimlerin genişliği, kutur"Tüfeklerin çaplarını sorsanız cevabını veremezler." - Ö. Seyfettin
- cesamet
isim Büyüklük, irilik"Dağdan baktığınızda her biri beş altı fil cesametinde." - R. N. Güntekin
- hacim
isim Bir cismin uzayda doldurduğu boşluk, oylum, cirim, sıygı
- haşıllamak
-i Dokumayı unlu veya çirişli sıvıya batırmak
- uzam
isim, felsefe Algılanan nesnelerin temel niteliği
- ebat
isim Boyut
- ahar
isim Hattatların kâğıt cilalamak için kullandıkları nişasta ve yumurta akından yapılan özel bir karışım
- aharlamak
-i Ahar sürmek"Kâğıtlarını kendi eliyle aharlayıp terbiye etmek itiyadında idi." - S. Ayverdi
- haşıl
isim Dokumacılıkta kullanılan unlu veya çirişli sıvı
- büyüklük, boy, oylum, hacim, boyut, ölçü, ebat,
- büyüklüklerine göre ayırmak
- hacim büyüklük
- hakkında hüküm vermek
- istediğim büyüklükte
- tam benim bedenim