- vakit
isim Zaman"Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te." - Y. K. Beyatlı
- süre
isim Bir olayın başı ile sonu arasında geçen zaman parçası, zaman aralığı, zaman bölümü, müddet"Hükümdar gibi davrandığınız sürece hükümdar sayılırsınız." - T. Oflazoğlu
- zaman
isim Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit"Zaman geçtikçe hafifleyecek yerde, daha ziyade ağırlaşan bir vicdan azabı duyarım." - Ö. Seyfettin
- her zaman
zarf Ara vermeden, sürekli, daima, sık sık"Böyle yerlerde bulunmak bana her zaman saçma sözler dinlemek kadar azap verir." - A. Ş. Hisar
- mevsim
isim Yılın, güneşten ısı, ışık alma süresi ve dolayısıyla iklim şartları bakımından farklılık gösteren dört bölümünden her biri, sezon"Bütün bir mevsim vur patlasın çal oynasın, eğlenildi." - S. F. Abasıyanık
- sezon
isim Mevsim
- sonbahar
isim Kuzey yarım kürede eylül, ekim ve kasım aylarını içine alan süre, güz, hazan, bağ bozumu"Sonbahardı, suyun üstüne boyuna yapraklar düşüyordu." - A. Kutlu
- müddet
isim Süre"Odada yalnız kalınca iki eski arkadaş bir müddet daha ağlaştılar." - Ö. Seyfettin
- olgunlaşmak
nsz Meyve olgun duruma gelmek
- dönem
isim Belli özellikleri olan zaman parçası, periyot"Otuz yedi yaş bana bitmez tükenmez bir dönem gibi geldi." - H. E. Adıvar
- yumuşatmak
-i Sertliğini gidermek, yumuşak duruma getirmek
- eğitmek
-i Birinin akla uygun, fiziksel ve moral gelişmesi üzerine etki yaparak çeşitli davranış yatkınlıkları, bilgi ve görgü aşılayarak önceden tespit edilmiş amaçlara göre onun belirli bir yönde gelişmesini sağlamak, terbiye etmek"Çocukları eğitmek."
- vaktinde
zarf Önceden belirlenen, düşünülen vakitte"Geceyi geçireceğimiz kaza merkezine vaktinde yetişmemiz şüpheye giriyor." - R. N. Güntekin
- kurutmak
-i Suyunu ve ıslaklığını giderip kuru duruma getirmek"Gözyaşlarını kurut, dedi, bilirsin ki kader değişmez." - C. Meriç
- alışmak
-e Bir işi tekrarlayarak kolaylıkla yapabilmek"Muhtaç değiliz ama ben çalışmaya alıştım." - E. İ. Benice
- alıştırmak
-i Alışmasına yol açmak
- çeşni
isim Yiyeceğin ve içeceğin tadı, tadımlık"Çeşni olsun diye..."
- çeşnilendirmek
-i Çeşni vermek
- baharat
isim Yiyecek ve içeceklere hoş koku ve tat vermek için kullanılan tarçın, karanfil, zencefil, karabiber vb. maddeler, bahar (II)"Alttan alta, keskin bir baharat kokusu hissediliyor." - A. İlhan
- kisa tatil
Turizm ve Otelcilik, Sadece birkaç gün süreli tatil.
- çeşni katmak
değişik bir katkı yapmak"Çeşni olsun diye..."
- çeşnilemek
nsz Çeşni vermek
- Turizm ve Otelcilik, Mevsim, dönem, sezon.
- bulunur
- iyice kurumak
- iyice kurutmak
- uygun zaman
- uygun zamanda
- baharat katmak
- mevsim, süre, zaman, vakit, uygun zaman, dönem, devre, sezon,
- avlanılabilir
- lezzet vermek için baharat katmak
- vakitli vakitsiz. season ticket abonman kartı veya bileti.
- çiftleşebilir. in season and out of season daimi