- tepe
isim Bir şeyin en üstteki bölümü"Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz." - S. F. Abasıyanık
- ayağa kalkmak
ayakları üzerinde durmak, dikilmek
- kaynak
isim Bir suyun çıktığı yer, kaynarca, pınar, memba, göz"Sonra yavaşça kaynağa doğru eğildi." - Y. K. Karaosmanoğlu
- yetişkin
sıfat Yetişmiş, olgunlaşmış
- bayır
isim Küçük yokuş, belen, kıran (II), şev"Biz de uğultularla denizin ardı sıra / Başka bir deniz gibi dağdan aktık bayıra" - F. N. Çamlıbel
- yokuş
isim Aşağıdan yukarıya gittikçe yükselen eğimli yer, iniş karşıtı"Birimiz istasyon rampalarında yan gelirken birimiz yokuşlarda çabalar." - A. N. Asya
- meydana çıkmak
ortaya çıkmak, görünmek"Yüz binlerce asker sokakları, meydanları, kırları dolduruyordu." - Ö. Seyfettin
- zam
isim Bir şeyin fiyatını artırma, bindirim"Hayat pahalılığı arttıkça işçi gündeliklerine yeni zam istekleri gelecek." - F. R. Atay
- yükseklik
isim Yüksek olma durumu"Alçak gönüllü olmak yine yüksekliği artırır." - N. F. Kısakürek
- görünmek
nsz Görülür duruma gelmek, görülür olmak, gözükmek"Bakarım bakarım sılam görünmez / Ara yerde yıkılası dağlar var" - Karacaoğlan
- gözükmek
nsz Görünmek"Bazen hareketleriyle pek makul, bazen âdetleriyle garip ve gülünç gözükürmüş." - A. Ş. Hisar
- iyileşmek
nsz İyi duruma gelmek"Hava iyileşti."
- yükseltmek
-i Yükseğe çıkarmak, yukarı kaldırmak"Yastığımızı alçaltsak da yükseltsek de boynumuz ağrır." - Y. K. Karaosmanoğlu
- kabarmak
nsz Ağırlığı artmadan hacmi büyümek"Ekmek iyi kabardı."
- doğmak
nsz Dünyaya gelmek
- başlamak
Görünmek"Kasabanın kenar mahallelerinden sonra bir mezarlık başlardı." - S. F. Abasıyanık
- yükselmek
nsz Yükseğe çıkmak"Derenin sağ tarafında yükselen tepenin yamaçları daha hafif eğimli, daha genişti." - N. Cumalı
- zuhur etmek
ortaya çıkmak, görünmek, belirmek"Meclis azaları meyanından aykırı birtakım prensiplere temayül gösterenler zuhura başlamıştı." - Atatürk
- çıkmak
-den İçeriden dışarıya varmak, gitmek"Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık." - F. R. Atay
- büyütmek
-i Büyük duruma getirmek, genişletmek"Onun hicvi, yalnızca görüntüleri büyüten bir büyüteç değil." - N. Hikmet
- çıkış
isim Çıkma işi"Pencerelerden odaya giriş çıkış kolaydı." - A. Kutlu
- açılmak
nsz Açma işine konu olmak"Kasabada bir çırçır fabrikası açılmış." - A. Ümit
- ilerlemek
nsz Bulunduğu yerden daha ileriye gitmek, yol almak"Vapur durmadan düdük çalarak ilerliyordu." - H. E. Adıvar
- kalkmak
nsz Gitmek üzere yerinden ayrılmak"Niye kalktınız, biraz daha otursaydınız."
- artmak
isim Büyük heybe
- artma
isim Artmak işi"Tiyatrolar sayıca arttı, bunun sonucu seyirci sayısında da artma oldu." - M. And
- Çoğalma
isim Çoğalmak işi, fazlalaşma, ziyadeleşme"Öğlene doğru seyirciler çoğalmaya başladı." - A. Kulin
- şişmek
nsz İçi hava veya gazlarla dolarak gerilmek"Balon şişti."
- doğrulmak
nsz Eğik veya eğri bir şey, düz bir duruma gelmek
- doğuş
isim Doğma işi"Gün batışını gördün ya, öyleyse doğuşu da seyret." - A. Kabaklı
- artış
isim Artma işi, artım"Bu artış nicelik bakımından olduğu kadar nitelikte de görüldü." - M. And
- agrandisman
isim Büyültme
- yükselme
isim Yükselmek işi, itila"Pencereden çıkıp göğe yükselmeye başladı." - İ. O. Anar
- revaç bulmak
geçerli ve değerli sayılmak
- tümsek
isim Küçük tepe, tüm (II), tümbek"Sazlarla, kamışlarla örtülü bir tümseği atladım. Kıyıdayım." - O. V. Kanık
- büyümek
nsz Organizmanın bütününde veya bu bütünün bir bölümünde, boyutlar artmak, irileşmek, eskisinden büyük duruma gelmek"Büyür güzellikleri, vücutları, kısmetleri çocuklar uyurken." - F. H. Dağlarca
- çoğalmak
nsz Azken çok olmak, çok duruma gelmek, artmak, fazlalaşmak, ziyadeleşmek"Ansızın aşağıda ayak sesleri, uğultular çoğaldı." - Y. Z. Ortaç
- zenginleşmek
nsz Zengin duruma gelmek
- yükseliş
isim Yükselme işi"O şaşırtıcı yükselişten sonra düştüğü bu durum inanılır şey değil." - C. Külebi
- ayaklanmak
nsz Çocuk yürümeye başlamak
- ağmak
-e Sarkmak, aşağıya inmek"Hiç konuşmadan güneş batıya ağıncaya dek çalıştılar." - R. N. Güntekin
- dirilmek
nsz Güçlenip canlanmak"Bir bardak suyu içince dirildi."
- ferahlamak
nsz Genişlemek, açılmak
- isyan etmek
ayaklanmak"Dâhilî isyanlara mukabele ve mukavemet ettik." - Atatürk
- peyda olmak
çıkmak, ortaya çıkmak, oluşmak
- zuhur
isim Ortaya çıkma, görünme, belirme, baş gösterme, meydana çıkma"Meclis azaları meyanından aykırı birtakım prensiplere temayül gösterenler zuhura başlamıştı." - Atatürk
- hâsıl olmak
- yataktan kalkmak
- yukarı çıkmak
- doğmak, yükselmek, çıkmak, yataktan kalkmak, kalkmak,
- meydana çıkış
- pahası artmak
- sesin tizleşrnesi
- sesin yükselip artması
- su yüzeyine çıkış
- toplantı bitince kalkmak
- yükseliş artış