- bölge
isim Sınırları idari, ekonomik birliğe, toprak, iklim ve bitki özelliklerinin benzerliğine veya üzerinde yaşayan insanların aynı soydan gelmiş olmalarına göre belirlenen toprak parçası, mıntıka"Maddeden mi nereden geldiği belirsiz olan bu kıymet son tahmi
- alan
isim Düz, açık ve geniş yer, meydan, saha
- ufuk
isim Düz arazide veya açık denizde gökle yerin birleşir gibi göründüğü yer, çevren"Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk." - F. R. Atay
- uzatma
isim Uzatmak işi, temdit"Selim Sırrı, yirmi senedir cüce uzatmaya, kambur yassılamaya çalışıyor." - F. R. Atay
- almak
-i Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- yetişmek
-e Ulaşmak, ermek, varmak, vasıl olmak"Gâvur Ali kahvedeki cemaate hiçbir şey söylemeden küçük çobanla uzaklaştı, bir nefeste ağıla yetişti." - Ö. Seyfettin
- bulmak
-i Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kimse ile karşılaşmak"Kafam her an bir konu bulmak için binbir çeşit şeye müracaat ediyor." - H. E. Adıvar
- gelmek
-den, -e, nsz Ulaşmak, varmak"Gurbetten gelmişim yorgunum hancı / Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş" - B. S. Erdoğan
- çıkmak
-den İçeriden dışarıya varmak, gitmek"Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık." - F. R. Atay
- vermek
-i, -e Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek"Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." - Ö. Seyfettin
- ulaşmak
-e Varmak, gelmek"Doğudan batıya kadar ulaşmış bir zafer bestesi dinliyorum." - R. H. Karay
- uzatmak
nsz Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak"Saç uzatmak. Tırnak uzatmak."
- germek
-i Bir şeyin uçlarından veya kenarlarından çekerek gergin duruma getirmek"Yayı daha germe / Kıracaksın" - B. Necatigil
- erişmek
-e Varılması zamana, emeğe bağlı olan veya uzakta bulunan bir amaca varmak, ulaşmak"Genç yaşında üne erişmiş, yönettiği oyunlar afişlerden inmemiş." - N. Cumalı
- varmak
-e Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak"Hangi limana varacağını bilmeyen gemiciye derin bir denizcilik bilgisinin faydası ne?" - İ. Özel
- gerilmek
nsz Germe işi yapılmak, gergin duruma gelmek, belirli bir uzama ile çekilmek"Koltuğunda şöyle bir gerilmiş, gülümseyerek yüzüme bakıyordu." - Y. Z. Ortaç
- uzanmak
-e Boylu boyunca yatmak"Büyük bir karyola ve içinde ben uzanmışım, sen baş ucumda oturup sessiz bekliyorsun beni." - N. Hikmet
- vasıl olmak
ulaşmak, varmak
- yetişme
isim Yetişmek işi"Mehmet Akif'in yetişmesi, gençlere bir örnek olarak anlatılmaya layıktır." - İ. A. Gövsa
- menzil
isim Yolculukta dinlenmek amacıyla durulan yer, konak"Tanrı yardımcı olsun gayri yolda kalana / Biz menzile vararak atları çektik hana" - F. N. Çamlıbel
- erim
isim Bir şeyin erebileceği uzaklık, menzil"El erimi. Göz erimi."
- erişme
isim Erişmek işi
- uzanma
isim Uzanmak işi
- etki alanı
- düz uzam
- görüş sahası
- uzatma menzil erişim