- kötü
sıfat İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı"Hamakat, dalalet ve kötü niyetin bu kadarına söylenebilecek bir şey yoktur." - N. F. Kısakürek
- kuru
sıfat Suyu, nemi olmayan, yaş ve nemli karşıtı"Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı." - H. E. Adıvar
- parasız
sıfat Parası olmayan"Hayatında ilk defa, parasız ve fakir oluşuna kızdı." - N. Hikmet
- Az
sıfat Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik, çok karşıtı"Heykel konularının parmakla sayılacak kadar az olduğunu ileri sürüyordu." - B. R. Eyuboğlu
- bedbaht
sıfat Mutsuz, bahtsız, talihsiz"Kocasının akşamcılığından manen ve maddeten bedbahttı." - Y. K. Beyatlı
- kıt
sıfat İhtiyaca yetmeyecek kadar az, bol karşıtı"O devirde bizim gibi henüz askere gitmemiş şoförler çok kıttı." - A. Gündüz
- zayıf
sıfat Eti, yağı az olan, sıska, cılız, arık (insan veya hayvan)"Uzun boylu, zayıf, ellilik bir hanım." - S. M. Alus
- fena
sıfat İyi nitelikte olmayan, kötü"Rüşvet aslında fena şeydir fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir." - B. Felek
- fena
isim Ölümlülük
- fukara
sıfat Yoksul, fakir"Biriktirdiği bütün parasını sadaka olarak fukaraya verir." - Y. K. Beyatlı
- düşkün
sıfat Bir şeye kendini aşırı vermiş olan, çok bağlı, âşıklı, tutkun"Onlar kadar birbirine düşkün, birbirine uymuş bir çift daha ömrümde görmedim desem yeri vardır." - H. E. Adıvar
- yoksul
sıfat Geçinmekte çok sıkıntı çeken (kimse, toplum, ülke), yoksuz, varlıksız, variyetsiz, fakir, fukara, zengin, varsıl karşıtı"O kadar yoksulmuş ki rüyasında bile eline para değmemiş." - E. Şafak
- fakir
sıfat Geçimini güçlükle sağlayan, yoksul, fukara, zengin karşıtı"En fakir köyler taştandır ve üstü kiremittir." - F. R. Atay
- bayağı
sıfat Aşağılık, pespaye"Bütün hareketleri adi, kaba ve bayağı idi." - Ö. Seyfettin
- berbat
sıfat Kötü"Eskisinden daha berbat, iyileşmek ne gezer." - M. A. Ersoy
- adi
sıfat Değersiz, kötü, sıradan, hiçbir özelliği olmayan"Sonra redingot devri geldi ve redingot içinden yarı uşak, yarı kapı kulu, riyakâr, adi bir nesil türedi." - Y. K. Karaosmanoğlu
- kuvvetsiz
sıfat Gücü, kuvveti olmayan, güçsüz"Çuvalları kolaylıkla taşıyan hamallar benim kuvvetsiz ve çelimsiz vücudumla alay ettiler." - K. Bilbaşar
- rezil
sıfat Alçak, aşağılık"Ah, seni serseri, rezil, alçak seni! Demek bana başkaldırıyorsun!" - N. Hikmet
- talihsiz
sıfat Talihi ters olan, talihi kötü olan, şanssız, bahtsız (kimse)"Alın yazısı bu masum ve talihsizi idama mahkûm etmişti." - H. R. Gürpınar
- rahatsız
sıfat Rahatı olmayan, tedirgin, huzursuz"Ömer Ağa rahatsız bir gülümseme ile yüzünü biraz daha buruşturdu." - H. S. Tanrıöver
- gösterişsiz
sıfat Gösterişi olmayan, mütevazı"Fakat fakir, gösterişsiz ve hatırsız bir adam olduğu için teşebbüsleri daima neticesiz kalmıştır." - R. N. Güntekin
- sefil
sıfat Sefalet çeken, yoksul"Bu, korkunç bir çocukluğun, sefil, bahtsız bir çocukluğun devamıdır." - S. F. Abasıyanık
- züğürt
sıfat Parasız, yoksul, meteliksiz olan (kimse)
- yetersiz
sıfat Gerekli bilgi ve yeteneği olmayan, yeterliği olmayan, kifayetsiz, ehliyetsiz
- garip
sıfat Kimsesiz, zavallı
- perişan
sıfat Dağınık, düzensiz, karmakarışık"Ne kadar toplasan perişandır / Toplanır saçlarım dağılmak için" - C. Şehabettin
- zavallı
sıfat Acınacak kadar kötü durumda bulunan"Zavallı hekim kendisine zorla yutturulan afyonların tesiriyle yığıldığı yerden bir daha kalkamadı." - N. F. Kısakürek
- gariban
sıfat Kimsesiz, zavallı, garip
- muhtaç
sıfat Bir şeye gereksinim duyan"Bunu işitmeye ne kadar muhtaçmış!" - A. Ağaoğlu
- biçare
sıfat Çaresiz"Biçare kadın iki gözü iki çeşme anlatmış bunları." - E. Şafak
- sıhhati bozuk
- yoksul az fena
- yoksul, fakir, az, yetersiz, kalitesiz, düşük kaliteli, kötü, sağlıksız, talihsiz, şansız, zavallı, verimsiz, kısır, adi, bayağı