- oyun
isim Yetenek ve zekâ geliştirici, belli kuralları olan, iyi vakit geçirmeye yarayan eğlence"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."
- gösteri
isim İlgi, dikkat çekmek için bir topluluk önünde gösterilen beceri veya oyun"Uçakların uçuş gösterileri."
- fiil
isim İş, davranış
- hareket
isim, fizik Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim, aksiyon
- ilgi
isim İki şey arasında bulunan herhangi bir bağlılık, ilişki, alaka, taalluk, aidiyet
- davranış
isim Davranma işi, tutum, davranım, muamele, hareket"Burada hükûmet çevrelerinin de övgüye değer davranışını belirtmek gerekir." - M. And
- faaliyet
isim Canlılık, hareket"İstasyonda bir faaliyet vardı." - A. Gündüz
- tiyatro
isim Dram, komedi, vodvil vb. edebiyat türlerinin oynandığı yer"Her tiyatronun holünde ille smokinli bir müdüre rastlayacaksınız." - H. Taner
- hareket etmek
yola gitmek, yola çıkmak
- ateş etmek
ateşli silahlarla mermi atmak"Bu eller, vücuda getireceği tesirle duman ve ateş içinde, bütün bir memleketin son feryadını uyandırarak soğuyup donabilirdi." - H. S. Tanrıöver
- piyes
isim Oyun"Geceleri tiyatroların önünde saatlerce bekleyerek ucuz yerlere yerleşirdik, sevdiğimiz piyesleri seyrederdik." - Y. K. Beyatlı
- rol yapmak
davranışlarda içtenlik bulunmamak"Genç bir çocuk yanıma sokuldu, artistliğe hevesliymiş, eğer filmde rol verirsek bedava artistlik yaparmış." - F. Otyam
- çalgı çalmak
bir müzik aletini kullanmak
- temsil
isim Birinin veya bir topluluğun adına davranma
- temsil etmek
hak ve görev bakımından bir kimse veya topluluğun adına davranmak
- çalmak
-i, -e Başkasının malını gizlice almak, hırsızlık etmek, aşırmak"İngiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp İngilizlere satarlardı." - F. R. Atay
- sallanmak
nsz Bağlı bulunduğu yerde gevşek duruma gelip yerinden oynamak, kımıldamak"Dişi sallanıyor."
- işleme
isim İşlemek işi"Mermeri peynir gibi yontar, onu müşterilerin zevkine göre işlemesini pek iyi bilirdi." - İ. H. Baltacıoğlu
- bağışlamak
-i, -e Bir mal veya hakkı karşılık beklemeden birine vermek, teberru etmek"Ödünç aldığı parayı bile kendinden daha ihtiyaçlısına bağışlayan ancak bir masal adamıdır, değil mi?" - İ. A. Gövsa
- eğlence
isim Eğlenme işi, sefahat"Eli pek açık ve eğlenceye biraz fazla düşkündü." - S. Ali
- şaka
isim Güldürmek, eğlendirmek amacıyla karşısındakini kırmadan yapılan hareket veya söylenen söz, latife"Şaka ettiğini ama şakanın tadını kaçırdığını söylüyordu." - A. Kutlu
- yapmak
-i Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek"Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır." - Ç. Altan
- eğlenmek
nsz Neşeli, hoşça vakit geçirmek"Masadakiler eğlenirlerken vali dalgınlaşmıştı, pek dinlemiyordu konuşulanları." - A. Kulin
- etmek
nsz Bir işi yapmak"Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." - H. Taner
- canlandırmak
-i Canlanmasını sağlamak, canlanmasına yol açmak
- karşılaşma
isim Karşılaşmak işi
- gezdirmek
-i Birinin gezmesini sağlamak, dolaştırmak"Kendisini seven, gezdiren büyük kızlar, ona abla kokusunu vermişlerdi." - O. C. Kaygılı
- yürütmek
-i Yürüme işini yaptırmak, yürümesini sağlamak
- karşılaşmak
-le Karşı karşıya gelmek, rastlaşmak"Terdit, yazıda beklenmedik bir sonuçla karşılaşmak demektir." - Ç. Altan
- kumar
isim Ortaya para koyarak oynanan talih oyunu"Ağır bir kumar borcunu ödemek zorunda kalan soylular gibiydi." - N. Cumalı
- kımıldanmak
nsz Kımıldamak"Maçın sonuna dek kafasına birdenbire yumruk yemiş bir çocuk şaşkınlığıyla kımıldanmadan oturdum." - N. Hikmet
- müsabaka
isim, spor Yarışma"Biraz daha geçti, sırıkla yüksek atlama müsabakası ilan olundu." - M. Ş. Esendal
- oynamak
nsz Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak"Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor." - H. R. Gürpınar
- latife
isim Şaka
- oynama
isim Oynamak işi
- kumar oynamak
ortaya para koyarak talih oyunu oynamak"Ağır bir kumar borcunu ödemek zorunda kalan soylular gibiydi." - N. Cumalı
- tebarüz ettirmek
- hareket ettirmek
- tiyatro oyunu
- oyun, eğlence, oyun, piyes, şaka, oyun, kumar, hareket özgürlüğü, hareket, faaliyet, oynaşma, oynamak, eğlenmek,
- alçakçasına iş
- hortumla fışkırtmak
- işi bitmiş
- kullanılmaya başlamak
- sahne oyunu
- su fışkırtmak