- göç
isim Ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret"Obalarının hâlâ arkası kesilmeyen göçleri devam etmekte idi." - S
- iş
isim Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
- el
isim, anatomi Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba
- el
isim Yakınların dışında kalan kimse, yabancı"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü
- el
isim Ülke, yurt, il"Çöller, Yemen ellerinden beter imiş." - A. Gündüz
- adım
isim Yürümek için yapılan ayak atışlarının her biri
- hareket
isim, fizik Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim, aksiyon
- yerinden oynatmak
başka yere kaldırmak, yerini değiştirmek"İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" - M. Ş. Esendal
- nakil
isim Bir yerden alıp başka bir yere iletme, aktarma, taşıma, geçirme, aktarım
- taşıma
isim Taşımak işi"Yorgun, tahammülsüz, aşkı taşımaya kabiliyetsiz bir hâldeyim." - H. C. Yalçın
- hareket etmek
yola gitmek, yola çıkmak
- harekete geçmek
bir işi yapmaya başlamak, bitirmek amacı ile bir işe girişmek
- nakletmek
-i Nakil işini yapmak, bir yerden başka bir yere geçirmek, iletmek"İkisi de koluna girerek hastayı otomobile naklettiler." - P. Safa
- acele etmek
çabuk davranmak, ivmek"Adam, acele adımlarla tekrar geri dönüyor, süratle merdivenlerden iniyor." - E. M. Karakurt
- tesir etmek
etki etmek"Bazılarının da kanaati şudur ki iyi ahlakta çalışmanın rolü ve tesiri vardır." - N. F. Kısakürek
- aksiyon
isim Bir kuvvetin, maddi bir etkenin, bir düşüncenin ortaya çıkması
- teşvik etmek
isteklendirmek, özendirmek"O vakitler, bu kadarcık ümit ve teşvik, bizi heyecanlandırmaya yeterdi." - F. R. Atay
- gitmek
-e Bir yere doğru yönelmek
- hamle
isim İleri atılma, atılım, saldırış, savlet"Teşebbüs, hamle, gayret, aksiyon ne demektir, bu gözü dönmüş insanlardan öğrenmek lazım." - N. F. Kısakürek
- yapmak
-i Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek"Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır." - Ç. Altan
- etmek
nsz Bir işi yapmak"Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." - H. Taner
- tedbir
isim Önlem
- iletmek
-i Götürmek, ulaştırmak, nakletmek, geçirmek"Bunların tek kaygıları gördüklerini, duyduklarını okurlara iletmektir." - S. Birsel
- ilerlemek
nsz Bulunduğu yerden daha ileriye gitmek, yol almak"Vapur durmadan düdük çalarak ilerliyordu." - H. E. Adıvar
- kalkmak
nsz Gitmek üzere yerinden ayrılmak"Niye kalktınız, biraz daha otursaydınız."
- tahrik etmek
cinsel isteği, duyguları uyandırmak, artırmak
- etkilemek
-i Etkiye uğratmak, tesir etmek"Toplumu etkileyen olaylara herkes kendi yorumunu katıyor." - N. Cumalı
- dokunmak
-e Nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık vb. niteliklerini derinin altındaki sinir uçları aracılığıyla duymak, değmek, el sürmek, temas etmek"Bir elektrik zilinin düğmesine dokunduk." - A. Haşim
- satmak
-i Bir değer karşılığında bir malı alıcıya vermek"Geniş arazisini parselleyip sattı." - T. Buğra
- yürümek
nsz Adım atarak ilerlemek, gitmek"Kafası yerde, kamburunu çıkarmış, yürüyordu." - H. Taner
- taşımak
-i Bir şeyi bir yerden alıp başka bir yere götürmek"Hastayı ekseriya yakın kasabaya kadar sırtta taşırlardı." - S. F. Abasıyanık
- işletmek
-i İşlemesini sağlamak, çalıştırmak"Trenlerimizi odunla işletiyorduk." - F. R. Atay
- taşınma
isim Taşınmak işi
- oynamak
nsz Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak"Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor." - H. R. Gürpınar
- oynatmak
-i Oynamasını sağlamak"Bir curcuna havası söyledi ve salondakilerin hepsini oynattı." - P. Safa
- amel
isim Yapılan iş, edim, fiil
- önermek
-i Tavsiye etmek
- karışmak
-e İki veya ikiden çok şey bir araya gelip birbirinin içinde dağılmak, birbirinin içine girmek"Araba sallana sallana içim bağrım birbirine karıştı." - H. R. Gürpınar
- taşınmak
nsz Taşıma işi yapılmak"Arabalar boşaltılıp içindekiler eve taşındı tek tek." - T. Dursun K
- kımıldatmak
-i Yerinden biraz oynatmak, hafifçe hareketlendirmek
- kımıldamak
nsz Yerinde hafifçe hareketlenmek"Güneş kuru bir kütük ateşi gibi kımıldayan al alevler arasında gurup ediyordu." - A. H. Müftüoğlu
- duygulandırmak
-i Duygulanmasını sağlamak, duygulanmasına sebep olmak"Tanzimat döneminde olduğu gibi bu dönemde de duygulandıran oyunlar yazılmıştır." - M. And
- devindirmek
-i Devinmesine yol açmak
- kımıldanma
isim Kımıldanmak işi
- oynama
isim Oynamak işi
- sattırmak
-i, -e Satma işini yaptırmak veya satma zorunda bırakmak
- harekete getirmek
- göç etmek
- gayrete getirmek
- hareket ettirmek
- muteessir etmek
- tedbirli iş
- teklif et- mek