anlami-nedir.com, nedir, nedemek
Kelime ve Karakter Sayacı

El anlamı nedir? , El ne demek ?

Kelimeler > E ile başlayan kelimeler > el nedir?

El
anlamı isim, anatomi

'El' 1 kelime ve 2 harften oluşmaktadır.

el foto galeri
  • nedir Tekvando, Pal.
  • nedir Primatlarda (insanlar da dahil olmak üzere) bileğin altında kalan kol kısmı.
  • nedir isim, anatomi Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba
  • nedir Sahiplik, mülkiyet"Elimdeki bütün parayı bu eve yatırdım."
  • nedir Kez, defa"İki el silah sesi duyuldu."
  • nedir İskambil oyunlarında oynama sırası
  • nedir İskambil oyunlarında her bir tur"Kış geceleri arkadaşlar arasında bir el poker çevirmek de keyiftir." - P. Safa
  • nedir Bazı nesne ve araçların tutmaya yarayan bölümü"Kapı eli."

El ile ilgi cümleler (2)

Cümleleri oylama yaparak üst sıralara veya listenin en altına gönderebilirsin :).

0

Komşu çocuklarıyle ele tutuşarak geniş bir çukura atladık. Mor Salkımlı Ev - Halide Edib Adıvar

0

Kimi maymun suretinde el aman, Kimi çukur gözlü boynuzlu ola, Kimi karışık iç yüzlü ola, Kara yüzlü ola, gözü gök, Kiminin eli, ayağı yok, Kimi kokar leş gibi bedfül, Kimisinin karnı şiş dağlar gibi, Kusa kusa gider ağlar gibi, Kiminin dili çekilmiş enses Mor Salkımlı Ev - Halide Edib Adıvar

"el" ile ilgili yukarıdaki cümleleri beğenmedin mi? o zaman yeni cümle görmek için aşağıdaki "Cüme Ekle" butonuna basarak şansını deneyebilirsin.
Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş

Atasözü, deyim ve birleşik fiiller'de el
  1. eli yüzü düzgün : sıfat Yüzüne bakılır, güzel (kimse)"Helal süt emmiş, kıvracık, eli yüzü düzgün, terbiyeli, edepli kızcağız." - E. E. Talu

  2. eli yüzü temiz : sıfat Düzgün"Sıkılmadan beklerseniz belki yine bir eli yüzü temiz parça dinlersiniz." - S. Erez

  3. eli ayağı düzgün : sıfat Bedence kusursuz olan, sakat olmayan (kimse)"Söyledikleri aklıma yattı, eli ayağı düzgün, iyi bir Türk kızı bulup evlenebilir, geç de olsa çoluk çocuğa karışabilirdim." - A. Ümit

  4. elde bir : isim Kesinlikle gerçekleşecek şey

  5. havvaanaeli : isim, bitki bilimi Küçük beyaz çiçekli bir yıllık bir bitki (Anastatica hierochuntia)

  6. el kitabı : isim Herkesin kolaylıkla yararlanması için herhangi bir konuda, pratik amaçlarla hazırlanan kitap, manuel

  7. eli yüreğinde : zarf Heyecanlı bir biçimde"Evine görücü gelecek kız tarafı strese girer, eli yüreğinde hazırlık yapardı." - Ü. Dökmen

  8. eline ayağına çabuk : sıfat Hamarat, titiz, çalışkan (kimse)

  9. eli kulağında : sıfat Nerede ise olacak, çok yakında olması beklenilen"Eli kulağında, ya bugün çalar kapıyı ya yarın çalar." - M. İzgü

  10. eli geniş : sıfat Geçimi iyi olan (kimse)

  11. el arabası : isim Elle sürülen taş, toprak vb. taşımaya yarayan, tek tekerlekli ve iki kollu, küçük araba

  12. el işi : isim Makine kullanmadan yapılan örgü, dikiş vb. el ürünü

  13. elense : isim, spor Güreşte, kolunu hasmın boynuna getirip başparmağı gırtlağa, dört parmağı da enseye geçirerek hasmı yıkmaya dayalı bir oyun"Çok sert elenselerle, tırpanlarla birbirlerini hırpaladılarsa da bastıramadılar." - N. Atsız

  14. elezer : sıfat, ruh bilimi Sadist

  15. elöpen : isim Kertenkele

  16. elibelinde : isim Halı ve kilimlere yapılan, ellerini beline koymuş insan figürünü andıran bir motif türü, eliböğründe, koçboynuzu

  17. eliböğründe : isim, mimarlık Ahşap yapılarda çıkmaların altına eğik ve aralıklı olarak konulan ahşap destek

  18. elimsende : isim Çocukların birbirine el değdirerek diğer arkadaşını ebe yapma amacıyla oynadıkları bir oyun

  19. azel : isim, ekonomi Sunumun birkaç satıcı tarafından yapıldığı ve bu az sayıdaki satıcının birbirlerinin üretim kararlarından etkilendiği piyasa türü, oligopol

  20. el alışkanlığı : isim Bir iş veya hareketin birçok kez yapılması ile kazanılan özellik, ustalık, maharet"Kıştan kalan ateşsiz mangalı el alışkanlığı neticesi birkaç kere karıştırdıktan sonra..." - R. N. Güntekin

  21. el altında : zarf Kolayca alınabilecek yerde, hazırda

  22. el altından : zarf Gizlice"Bu husus el altından soruldu." - A. Kabaklı

  23. el ayası : isim Elin, bilekle parmaklar arasındaki iç bölümü

  24. elbasan tavası : isim Önceden haşlanarak hazırlanmış yağsız etin üzerine yoğurt ve çırpılmış yumurta karışımının dökülüp fırında pişirilmesiyle yapılan bir yemek

  25. el bezi : isim Kurulama ve temizleme işlerinde kullanılan bez"Ruhsar Hanım, biri sabunlu, öbürü sadece ıslak iki el beziyle dönmüştü." - A. İlhan

  26. el birliği : isim Bir iş yapmak için birleşme, beraberlik, dayanışma"Yeni tiyatro binası projesini el birliğiyle şimdilik bir tarafa bıraktırdık." - R. N. Güntekin

  27. el bombası : isim, askerlik Elde taşınabilen ve pimi çekilerek ateşlenen küçük tip bomba"Çok sayıda tabanca, mavzer mermisi ile bir sandık el bombası, altı Alman mavzeri buldu." - N. Cumalı

  28. el çabukluğu : isim Bir işi çabuklukla yapabilme ustalığı"Hep aynı numara, sen bize göstereceksen başka el çabukluğu göster." - M. İzgü

  29. el çantası : isim İçine özel eşya konulan, günlük işlerde veya kısa gezilerde kullanılan çanta"Ben üstümdeki elbise ile ve el çantamdaki iki çorapla kaldım." - A. Gündüz

  30. el değirmeni : isim El gücüyle çalıştırılan ve kahve, baharat vb.ni öğütmeye yarayan bir tür küçük değirmen

  31. el ele : zarf Birbirinin elini tutarak

  32. el emeği : isim Elde yapılan iş

  33. el erimi : isim Çok uzakta olmayan, elin ulaşabileceği uzaklık

  34. el erki : isim, toplum bilimi Demokrasi

  35. el falı : isim Avuç içindeki çizgilere göre bakılan fal

  36. el freni : isim Duran bir taşıtı, bulunduğu yerde sabitleştirmek veya hareket imkânını engellemek için kullanılan ve elle yönetilen fren

  37. el havlusu : isim El ve yüzü yıkadıktan sonra kurulamak için kullanılan havlu, küçük havlu

  38. el ilanı : isim El ile dağıtılan yazılı duyuru

  39. el işçiliği : isim Eşyanın makine kullanmadan yapılan bölümlerine harcanmış işçi emeği"El işçiliğine ve çiftçiliğe rağbet göstermediler." - N. F. Kısakürek

  40. el kantarı : isim Kantar

  41. el keseri : isim Marangozluk işlerinde kullanılan küçük keser

  42. el kılavuzu : isim Herhangi bir konuda basit konuları ve bilgileri içeren kitapçık

  43. el kiri : isim Kolayca vazgeçilir, atılır şey

  44. el notu : isim Bilimsel toplantılarda dinleyicilere bildiriyle ilgili dağıtılan kısa notlar

  45. el oltası : isim İzmarit balığı için kullanılan olta

  46. el sabunu : isim El yıkamak için kullanılan sabun

  47. el sanatları : isim El tezgâhlarında bir yardımcı araç kullanarak yapılan işlerin hepsi

  48. el sözlüğü : isim Elde ve cepte taşınabilen küçük sözlük

  49. el şakası : isim Elle yapılan şaka"Ama el şakası filan yapmadı benimle. Haddine mi düşmüş?" - H. Taner

  50. el tası : isim El, yüz yıkanırken su dökünmek veya içinde sabunlu su hazırlanıp el temizlemekte kullanılan tas

  51. el telefonu : isim Cep telefonu

  52. el telsizi : isim Elde taşınabilen telsiz

  53. el topu : isim, spor Yedi veya on birer kişilik iki takım arasında yalnızca elle oynanan, topu karşı takımın kalesine atmaya dayanan oyun, hentbol

  54. el ulağı : isim Yardımcı, yamak"Konaktayken hiç olmazsa el ulakları vardı." - H. R. Gürpınar

  55. el uzluğu : isim Ustalık, el alışkanlığı, maharet

  56. el yatkınlığı : isim İşe alışmış olma durumu

  57. el yazması : isim Basım tekniğinin gelişmediği dönemlerde elle yazılmış kitap"Bir el yazması kitap buldum, görülmeye değer." - N. Hikmet

  58. el yordamıyla : zarf Görmeden, elle yoklayarak"El yordamıyla ilerlemeyi sürdürürken, sanki karanlıkta bir gedik açılıyor, bir yerlerden içeriye ışık vuruyor." - A. Ümit

  59. elden ele : zarf Bir kişiden ötekine"Bebek, yaşlı ve büyüklerin odalarında gönül şenliği olarak elden ele taşınmaya başlandı." - A. Kutlu

  60. eli ağır : sıfat Yavaş iş gören, ağırelli"Bu iş eli çabukların işidir, eli ağır olanlar gitsinler hamal olsunlar." - M. İzgü

  61. eli bayraklı : sıfat Şirret, edepsiz, kavgacı (kimse)

  62. eli belinde : sıfat Kavgaya hazır olduğunu belirten (kimse)

  63. eli bol : sıfat Cömert

  64. eli boş : sıfat İşi olmayan, boş gezen (kimse)

  65. eli böğründe : sıfat Başarısız, zavallı (kimse)

  66. eli çabuk : sıfat Çabuk iş gören, hamarat (kimse)"Bu iş eli çabukların işidir, eli ağır olanlar gitsinler hamal olsunlar." - M. İzgü

  67. eli dar : sıfat Maddi olarak sıkıntıda olan (kimse)

  68. eli hafif : sıfat Acıtmadan, tedirgin etmeden iş gören (cerrah, diş hekimi, berber vb.)

  69. eli koynunda : sıfat Boş, işsiz (kimse)

  70. eli mahkûm : sıfat Mecbur

  71. eli maşalı : sıfat Kavgacı, şirret, dayak atmayı seven (kimse)

  72. eli nimetli : sıfat Uğurlu, bereketli"Hiç ister miyim ben eli nimetli efendiciğimi kaptırayım o cilvebazlara?" - O. C. Kaygılı

  73. eli selek : sıfat Eli açık, cömert (kimse)

  74. eli sıkı : sıfat Cimri"Senin gibi elleri sıkı birkaç pansiyonerimiz daha vardır." - H. R. Gürpınar

  75. eli sopalı : sıfat Şirret, edepsiz, kavgacı (kimse)

  76. eli şakağında : sıfat Düşünceli, kaygılı olan (kimse)"Biraz küskün, daima eli şakağında." - Y. Z. Ortaç

  77. eli yatkın : sıfat Elle yapılan işlerde becerikli (kimse)"Çocuğun, saraçlık işlerine eli çok yatkın olduğu için amcasına asıl bu yolda yardım ederdi." - Halikarnas Balıkçısı

  78. eli uz : sıfat Usta, belli bir işte becerikli, mahir (kimse)

  79. eli uzun : sıfat Fırsat buldukça öteberi aşıran, hırsız (kimse)

  80. eli yordamlı : sıfat Eli işe yakışır, yatkın (kimse)

  81. eline ağır : sıfat Elinden çabuk iş çıkmayan (kimse)

  82. eline çabuk : sıfat Çabuk iş gören (kimse)

  83. elinin körü : isim Bıktırıcı, usandırıcı durum karşısında kullanılan bir azarlama sözü

  84. art elden : zarf Birini oyalayıp ondan gizli olarak

  85. el açmak : dilenmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  86. el almak : tarikatlarda bir mürit, mürşidinden, başkalarına yol gösterme iznini almak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  87. el atmak : birisinin işine karışmak, müdahale etmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  88. el ayak çekilmek : ortalıkta hiç kimse kalmamak, ıssızlaşıp sessizleşmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  89. el bağlamak : saygı için ellerini göbeğinin üstüne kavuşturup durmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  90. el basmak : kutsal bir şey üzerine el koyarak yemin etmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  91. el bebek gül bebek : nazlı, şımarık bir biçimde"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  92. el bende! : "tekrarlanan oyunda başlama sırası veya hakkı bende" anlamında kullanılan bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  93. el çekmek : vazgeçmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  94. el çektirmek : görevinden uzaklaştırmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  95. el çırpmak : alkışlamak, tempo tutmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  96. el değiştirmek : bir şeyin kullanımı veya mülkiyeti bir kimseden başka bir kimseye geçmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  97. el değmemek : kullanılmamak, dokunulmamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  98. el dokunulmamak : daha önce kullanılmamak, el değmemiş olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  99. el el üstünde olur, ev ev üstünde olmaz : "her şey birbirinin üstüne konulamaz, birbiriyle birleştirilemez" anlamında kullanılan bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  100. el el üstünde oturmak : herhangi bir iş yapmadan boş oturmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  101. el elde baş başta : elde bulunan her şeyin tükendiğini anlatan bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  102. el elden kalmaz, dil dilden kalmaz : "bir kişi başkasına vurursa o da ona vurur, başkasına kötü söz söylerse diğeri de kendisine kötü söz söyler" anlamında kullanılan bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  103. el elden üstündür (ta arşa kadar) : "bir kimse, kendisinden üstün bir başkasının da olabileceğini bilmelidir" anlamında kullanılan bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  104. el eli yıkar, iki el yüzü : "bir kişi başka bir kişiye yardım ederse o da bu iyiliğin altında kalmaz, güçlenmiş olarak yardımlara koşar" anlamında kullanılan bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  105. el el ile, değirmen yel ile : bir değirmenin çalışabilmesi için rüzgâr ne kadar zorunlu ise insanların başarıya ulaşabilmeleri için birbirlerine yardımcı olmaları o kadar gereklidir"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  106. el ermez, güç yetmez : bir iş karşısındaki güçsüzlüğü anlatmak için kullanılan bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  107. el etek öpmek : bir işi yaptırmak için çok yalvarmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  108. el etek tutmak : tarikata girmek, derviş olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  109. el etmek : bir kimseyi el işaretiyle çağırmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  110. el kadar : çok küçük, küçücük"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  111. el kaldırmak : oy verdiğini veya söz istediğini elini kaldırarak belirtmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  112. el katmak : bir işe karışmak, müdahale etmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  113. el koymak : bir yolsuzluğu ortaya çıkarmak, incelemek, vaziyet etmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  114. el ovuşturmak : birinin karşısında ezilip büzülmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  115. el öpenlerin çok olsun! : eli öpülen kimsenin söylediği iyi dilek sözü"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  116. el öpmek : yaşlı veya saygı gösterilmesi gereken kimselerin sağ elinin üstünü önce dudağa, sonra alna götürmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  117. el öpmekle ağız aşınmaz : "çok önemli bir iş için bir kimseye ricada bulunmak hatta yalvarmak gerekirse, yapılır" anlamında kullanılan bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  118. el pençe : el pençe divan"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  119. el pençe divan : aşırı saygı göstererek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  120. el pençe divan durmak : saygı gösterilen kimse karşısında el kavuşturmuş bir biçimde"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  121. el sıkmak : selamlaşmak için birinin elini tutmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  122. el sıkışmak : pazarlıkta anlaşmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  123. el sürmemek : dokunmamak, değmemek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  124. el tazelemek : bir işte yorulan kimse yerine başka birini getirmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  125. el terazi, göz mizan : "değerlerini, niteliklerini yaklaşık olarak tahmin edebilen" anlamında kullanılan bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  126. el tutmak : bir iş uzun süre uğraştırmak, vakit kaybettirmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  127. el (veya elini) uzatmak : birinden bir hakkı almaya kalkışmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  128. el üstünde tutmak : bir kimseye çok saygı ve sevgi göstermek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  129. el vergisi, gönül sevgisi : "bize bir şey verene, armağan edene karşı gönlümüzde sevgi uyanır" anlamında kullanılan bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  130. el vermek : yardım etmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  131. el vurmamak : bir işi yapmaya yanaşmamak ve başlamamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  132. el (veya elini) yakmak : ateşten yeni çıkmak, taze olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  133. el yarası onulur, dil yarası onulmaz : "silahla açılan el yarası çabukça iyi olur ama kötü sözle açılan gönül yarası kolay kolay kapanmaz" anlamında kullanılan bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  134. elde avuçta (ne varsa) : sahip olunan mal, para vb. her şey"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  135. elde avuçta (bir şey) kalmamak : mal ve parasını harcayıp bitirmiş olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  136. elde etmek : bir şeye sahip olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  137. elde kalmak : geride kalmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  138. elde (veya elinde) olmamak : iradesi dışında gerçekleşmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  139. elde tutmak : sahibi olsun olmasın, bir malı mülkiyeti altında bulundurmak, zilyet olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  140. eldeki yara, yarasıza duvar deliği : "bir kimsenin acı ve sıkıntısı başkasına dert gibi görünmez" anlamında kullanılan bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  141. elden ağza yaşamak : günlük kazancı ancak gereksinimlerini karşılayacak kadar olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  142. elden ayaktan düşmek (veya kesilmek) : yaşlılık sebebiyle veya sağlığı büsbütün bozularak güçsüz, çalışamaz duruma gelmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  143. elden bırakmamak (veya düşürmemek) : bir şeyle sürekli ilgilenmek, elden düşürmemek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  144. elden çıkarmak : bir şeyin sahipliğini başkasına geçirmek, satmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  145. elden çıkmak : malı olmaktan çıkmak, malı satılmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  146. elden geçirmek : eksiklik veya bozukluklarını gidermek veya denetlemek için incelemek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  147. elden gel! : ver!"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  148. elden geldiği kadar : yapılabildiği, olabildiği kadar"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  149. elden gelmemek : yapamamak, dayanamamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  150. elden gitmek : bir şeyi yitirmek, o şeyden yoksun kalmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  151. elden kaçırmak : elde edilebilecek bir şeyden türlü sebeplerle yararlanamamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  152. elden kaçmak : sahip olamamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  153. elden ne gelir? : çaresiz bir durumda yapılacak bir şey olmadığını anlatan bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  154. ele alınır : oldukça iyi, işe yarar"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  155. ele alınmaz : çok kötü, berbat"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  156. ele almak : bir şey üzerinde çalışmaya başlamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  157. ele avuca sığmamak : söz dinlememek, baskı altına alınmamak, zapt edilememek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  158. ele bakmak : avuç içindeki çizgilere bakıp kişinin geleceğini okumak, el falına bakmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  159. ele geçirmek : yakalamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  160. ele geçmek : yakalanmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  161. ele gelmek : tutulabilmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  162. ele vermek : suçlu bir kimseyi haber verip yakalatmak, ihbar etmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  163. eli alışmak : bir işte uzluk, ustalık kazanmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  164. eli altında olmak : bir şey buyruğunda olmak, istediği anda o şeyden yararlanabilmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  165. eli (veya elleri) armut devşirmek : birisini bir iş yaparken öbürü boş durmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  166. eli ayağı (olmak) : birinin yardımcısı (olmak), her işine yarar (olmak)"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  167. eli ayağı buz kesilmek (veya tutmamak) : güçsüz, dermansız kalmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  168. eli ayağı (veya ayağına) dolaşmak : şaşırmak, telaşlanmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  169. eli ayağı titremek : korku, sinir vb. sebeplerle heyecanlanmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  170. eli ayağı tutmak : beden gücü yerinde olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  171. eli aza varmamak : bir şeyi çok alma veya verme alışkanlığında olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  172. eli boş çıkmak : umduğunu alamamak, başarısızlığa uğramak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  173. eli boş dönmek (veya çevrilmek veya geri gelmek) : umduğunu alamadan dönmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  174. eli boş gelmek : armağansız gelmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  175. eli cebine (veya cüzdanına veya kesesine) gitmemek (veya varmamak) : çok cimri olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  176. eli değmek : bir şey yapmaya vakit ve fırsat bulmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  177. eli dursa ayağı durmaz : kıpırdak, hareketli (kimse)"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  178. eli ekmek tutmak : geçimini kendi emeğiyle sağlayacak duruma gelmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  179. eli eline değmemek : herhangi bir yakınlaşma olmamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  180. eli ermek : yapabilmek, ulaşabilmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  181. eli ermez gücü yetmez : çaresiz, zavallı"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  182. eli genişlemek : bolca paraya kavuşmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  183. eli gitmek : bir şeyi kavramak, tutmak istemek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  184. eli harama uzanmak : dinî bakımdan yasaklanmış bir işe yönelmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  185. eli işe yatmak : becerikli, eli yatkın, uz olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  186. eli kalem tutmak : yazı yazmayı bilmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  187. eli kırılmak : eli, işe yatkın bir duruma gelmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  188. eli kırılsın! : "eli tutmaz olsun, eli bir iş göremez olsun!" anlamında kullanılan bir ilenme sözü"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  189. eli kolu bağlı durmak : bir şey yapmadan beklemek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  190. eli kolu (eli ayağı) bağlı kalmak (veya olmak) : bir engel dolayısıyla hiçbir iş yapamaz duruma gelmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  191. eli kurusun! : "eli tutmaz olsun, eli bir iş göremez olsun!" anlamında kullanılan bir ilenme sözü"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  192. eli para görmek : eline para geçmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  193. eli silah tutmak : silah kullanabilmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  194. eli varmamak (veya gitmemek) : bir işi yapmaya gönlü razı olmamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  195. elimi sallasam ellisi, başımı sallasam tellisi : elini sallasa ellisi, başını sallasa tellisi"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  196. elinde avucunda nesi varsa : "maddi olarak sahip olduğu her şey" anlamında kullanılan bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  197. elinde bulunmak (veya olmak) : o şeye sahip bulunmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  198. elinde büyümek : büyütülmek, bakılmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  199. elinde kalmak : birinin bakımında, yönetiminde olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  200. elinde olmak : bakımı, gözetimi altında olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  201. elinde patlamak : bir şey satılamayıp sahibinde kalmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  202. elinde tutmak : kendi tekelinde bulundurmak, başkalarına kaptırmamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  203. elinden almak : bir şeyden mahrum etmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  204. ... elinden çıkmak : biri tarafından yapıldığı belli olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  205. elinden (bir şeyi) düşürmemek : sürekli onunla ilgilenmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  206. elinden bir iş (veya şey) gelmemek : çaresizlikten veya yeteneksizlikten bir iş yapamamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  207. elinden bir kaza (veya sakatlık) çıkmak : istemeyerek birini yaralamak veya öldürmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  208. elinden geleni ardına (veya arkasına) koymamak : yapabileceği bütün kötülükleri yapmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  209. elinden geleni yapmak : gücünün yettiği kadarını yapmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  210. elinden gelmek : yapabilmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  211. elinden hiçbir şey kurtulmamak : her şeyi becerebilmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  212. elinden iş çıkmamak : çabuk iş görememek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  213. elinden iyi iş gelmek : becerikli, hünerli olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  214. elinden kan çıkmak : cinayet işlemek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  215. elinden kurtulmak : birinden kaçmayı başarmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  216. elinden tutmak : yardım etmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  217. eline almak : bir işin veya yerin yönetimini üstlenmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  218. eline ayağına kapanmak (veya sarılmak veya düşmek) : birine çok yalvarmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  219. eline ayağına üşenmemek : her türlü ayak hizmetini yüksünmeden yapmak, hamarat olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  220. eline bakmak : bir kimsenin yardımıyla geçinmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  221. eline düşmek : egemenliği, buyruğu altına girmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  222. eline eteğine doğru : her türlü kötülükten uzak olan, dürüst"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  223. eline eteğine sarılmak : çok yalvarmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  224. eline fırsat geçmek : imkân bulmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  225. eline geçmek : kazanmak, edinmek, elde etmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  226. eline (veya elinize veya ellerinize) sağlık : el emeği ile güzel bir şey yapana söylenen iyi dilek sözü"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  227. eline tutuşturmak : karşısındakinin isteyip istemediğini düşünmeksizin verivermek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  228. eline yüzüne bulaştırmak : bir işi gerektiği gibi yapamamak, başarısız olmak, becerememek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  229. elini arı kovanına sokmak : elini taşın altına koymak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  230. elini ayağını öpeyim : "çok yalvarırım" anlamında kullanılan bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  231. elini belli etmek (veya göstermek) : kâğıt, okey vb. oyunlarda elindeki kâğıdı veya taşı, oynayanlara belli edecek biçimde sözle, işaretle açıklayıp oynamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  232. elini çabuk tutmak : gerekli önlemi zamanında almak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  233. elini kana bulamak (veya bulaştırmak) : öldürmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  234. elini kolunu sallaya sallaya gelmek : gelirken hiçbir armağan getirmemek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  235. elini kolunu sallaya sallaya gezmek : ortada görünmemesi gereken kimse pervasızca dolaşmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  236. elini kulağına atmak : ezan okumak, gazel veya türkü söylemek için elini kulak kepçesinin arkasına koymak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  237. elini oynatmak : parayı esirgememek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  238. elini sallasa ellisi (başını sallasa tellisi) : birinin karşı cinsten birçok insanı kolaylıkla elde edebileceğini anlatan bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  239. elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak : hiçbir iş yapmamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  240. elini sürmemek : eliyle dokunmamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  241. elini taşın altına koymak (veya sokmak) : bir konuda sorumluluk üstlenmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  242. elini veren kolunu alamaz : "yüzsüz kişiler karşılarındakilerden daima bir şeyler isterler, onlardan kurtulmak kolay olmaz" anlamında kullanılan bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  243. elini vicdanına koymak : doğru, yansız, hakça davranmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  244. elinin altında (olmak) : her zaman kolayca alınıp yararlanılabilecek yerde ve yakınlıkta (olmak)"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  245. elinin hamuruyla erkek işine karışmak : kadınlar, beceremeyeceği işleri yapmaya kalkışmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  246. elinin tersiyle çarpmak : ayanın arkasıyla şiddetle tokat atmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  247. elinin tersiyle itmek : reddetmek, kabul etmemek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  248. elinle ver, ayağınla ara : ödünç aldığı şeyi geri vermeyi geciktiren veya vermeyenler için söylenen bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  249. eliyle koymuş gibi : aramadan, kolayca"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  250. elle tutulacak tarafı (veya yanı) kalmamak : sağlam bir yanı kalmamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  251. elle tutulur : çok açık ve belli"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  252. elle tutulur gözle görülür (veya dille anlatılır) : çok belirgin, çok açık"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  253. elle tutulur tarafı olmamak : hiçbir değerli veya savunulabilir yanı olmamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  254. eller yukarı! : "ellerini kaldırarak teslim ol" anlamında kullanılan bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  255. ellerde gezmek : elden ele dolaşmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  256. ellerim yanıma gelsin : "Allah canımı alsın ki doğru söylüyorum" anlamında kullanılan bir söz"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba

  257. elleri (veya ellerin) dert görmesin : "ellerine sağlık" anlamında kullanılan bir iyi dilek sözü"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba


El
anlamı isim

'El' 1 kelime ve 2 harften oluşmaktadır.

el foto galeri
  • nedir Primatlarda (insanlar da dahil olmak üzere) bileğin altında kalan kol kısmı.
  • nedir isim Yakınların dışında kalan kimse, yabancı"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

El ile ilgi cümleler (2)

Cümleleri oylama yaparak üst sıralara veya listenin en altına gönderebilirsin :).

0

Komşu çocuklarıyle ele tutuşarak geniş bir çukura atladık. Mor Salkımlı Ev - Halide Edib Adıvar

0

Kimi maymun suretinde el aman, Kimi çukur gözlü boynuzlu ola, Kimi karışık iç yüzlü ola, Kara yüzlü ola, gözü gök, Kiminin eli, ayağı yok, Kimi kokar leş gibi bedfül, Kimisinin karnı şiş dağlar gibi, Kusa kusa gider ağlar gibi, Kiminin dili çekilmiş enses Mor Salkımlı Ev - Halide Edib Adıvar

"el" ile ilgili yukarıdaki cümleleri beğenmedin mi? o zaman yeni cümle görmek için aşağıdaki "Cüme Ekle" butonuna basarak şansını deneyebilirsin.
Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş

Atasözü, deyim ve birleşik fiiller'de el
  1. el âlem : isim Herkes, yabancılar"El âlemin ne diyeceği bir yana, benim yerimde sen olsan ne yapardın?" - T. Buğra

  2. el kapısı : isim Geçimi sağlamak için çalışılan yer

  3. elkızı : isim Gelin

  4. eloğlu : isim El, yabancı"Eloğlunun keyfinin kâhyası değiliz." - N. Hikmet

  5. el adamı : isim Yabancı kimse

  6. yedi kat el : sıfat Çok yabancı"Köyün dışında yedi kat el gibi yaşıyor, herkese hakaretle bakıyor, pazara indiği zaman kendine verilen selamı bile almıyordu." - Ö. Seyfettin

  7. el ağzına bakan, karısını tez boşar : "kişi, özel hayatı ile ilgili ciddi konularda başkasının düşüncesiyle değil kendi düşünceleriyle karar vermelidir" anlamında kullanılan bir söz"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

  8. el arı düşman gayreti : "dosta düşmana karşı küçük düşmemek için çaba gösterme" anlamında kullanılan bir söz"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

  9. el beğenmezse yer beğensin : "beğenilmeyen bir kimse olmaktansa ölmek daha iyidir" anlamında kullanılan bir söz"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

  10. el elin aynasıdır : "kişi kendi özelliklerini zaman zaman yabancıdan öğrenir" anlamında kullanılan bir söz"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

  11. el elin eşeğini türkü çağırarak arar : "insanın kendi sıkıntı ve sorunlarına başkaları gereken önemi vermez, gerektiği kadar ilgilenmez" anlamında kullanılan bir söz"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

  12. el elin nesine, gülerek gider yasına : "bir kimsenin acısı, başkalarının umurunda değildir" anlamında kullanılan bir söz"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

  13. el eliyle yılan tutulur : "kişi kendi işini kendisi yapmalıdır" anlamında kullanılan bir söz"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

  14. el için ağlayan gözden olur : "başkası için yapılacak fedakârlığın bir sınırı vardır" anlamında kullanılan bir söz"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

  15. el için kuyu kazan, evvela kendisi düşer : "başkasına tuzak hazırlayan kimse, bu tuzağa ondan önce kendisi düşer" anlamında kullanılan bir söz"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

  16. el için yanma nâra, yak çubuğunu bak keyfine : "başkalarının derdini kendine sorun yapıp da kendi rahatını ve düzenini bozma" anlamında kullanılan bir söz"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

  17. el ile gelen düğün bayram : "herkese birden gelen sıkıntı ve felakete katlanmak, yalnızca bir kişiye gelene katlanmaktan daha kolaydır" anlamında kullanılan bir söz"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

  18. el iyisi olmak : yakın çevresine değil, yabancılara yardımcı olmayı sevmek"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

  19. el kazanıyla aş kaynamaz : "önemli bir iş, başkalarının yardımıyla başarılamaz, iş her an yarıda kalabilir" anlamında kullanılan bir söz"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

  20. el kazanıyla aş kaynatmak : başkasının hazırladığı imkânları kendi hesabına kullanarak iş çevirmek"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

  21. el yumruğu yemeyen kendi yumruğunu değirmen taşı sanır : "deneyimsiz kişi kendisinin herkesten üstün olduğunu, her işi yapabileceğini sanır" anlamında kullanılan bir söz"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

  22. elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz : "kişi yalnızca kendi kazancına güvenmeli, başkasının yardımını beklememelidir" anlamında kullanılan bir söz"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

  23. elden vefa, zehirden şifa : "zehirden şifa beklenilmeyeceği gibi yabancılardan da yardım ve iyilik beklenmez" anlamında kullanılan bir söz"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

  24. ele güne karşı : yabancılara, herkese karşı"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

  25. ele verir talkını (veya telkini), kendi yutar salkımı : "kendisinin inanmadığı ve tutmadığı öğütleri başkalarına kolayca verir" anlamında kullanılan bir söz"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü

  26. elin ağzı torba değil ki büzesin : "başkalarının söyleyeceklerine engel olamazsınız" anlamında kullanılan bir söz"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü


El
anlamı isim

'El' 1 kelime ve 2 harften oluşmaktadır.

el foto galeri
  • nedir Primatlarda (insanlar da dahil olmak üzere) bileğin altında kalan kol kısmı.
  • nedir isim Ülke, yurt, il"Çöller, Yemen ellerinden beter imiş." - A. Gündüz
  • nedir Halk, ahali
  • nedir Oba, aşiret"Kalktı göç eyledi Afşar elleri / Ağır ağır giden eller bizimdir" - Dadaloğlu

El ile ilgi cümleler (2)

Cümleleri oylama yaparak üst sıralara veya listenin en altına gönderebilirsin :).

0

Komşu çocuklarıyle ele tutuşarak geniş bir çukura atladık. Mor Salkımlı Ev - Halide Edib Adıvar

0

Kimi maymun suretinde el aman, Kimi çukur gözlü boynuzlu ola, Kimi karışık iç yüzlü ola, Kara yüzlü ola, gözü gök, Kiminin eli, ayağı yok, Kimi kokar leş gibi bedfül, Kimisinin karnı şiş dağlar gibi, Kusa kusa gider ağlar gibi, Kiminin dili çekilmiş enses Mor Salkımlı Ev - Halide Edib Adıvar

"el" ile ilgili yukarıdaki cümleleri beğenmedin mi? o zaman yeni cümle görmek için aşağıdaki "Cüme Ekle" butonuna basarak şansını deneyebilirsin.
Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş

Atasözü, deyim ve birleşik fiiller'de el
  1. yad el : isim Yabancı yer, gurbet

  2. gurbet eli : isim Bir kimsenin doğup büyüdüğü yerden başka yer"Bu gurbet ellerde candan usandım / El kahrını çekmede ömrüm puşt oldu" - Halk türküsü

  3. Türk eli : isim Türklerin yaşadığı toprak

  4. yad eller : isim Baba ocağından uzak yerler, gurbet

  5. el mi yaman bey mi yaman? el yaman! : "baştaki ne kadar güçlü görünürse görünsün, asıl güç halktadır" anlamında kullanılan bir söz"Çöller, Yemen ellerinden beter imiş." - A. Gündüz

  6. elde bulunan beyde bulunmaz : "beylerde olmayan öyle şeyler vardır ki halkta bulunur" anlamında kullanılan bir söz"Çöller, Yemen ellerinden beter imiş." - A. Gündüz


Harf Analizi

  1. - Ünlü harf (1 tane) : e
  2. - Ünsüz harf (1 tane) : l
  3. - İnce Ünlüler : (1) : e
  4. - Yumuşak Ünsüzler : ( 1) : l

Yeni Bir Kelime Öğren?

  • Mister
  • Blast
  • Mortality
  • Rose garden
  • Cameleer
  • Awn
  • Mr.
  • Formality
  • Compass rose
  • Father's sister

anlami-nedir.com'u Türkçe dil araçları sunan bir sözlüktür, yakın zamanda sadece anlamlar değil türkçe ingilizce sözlük, akademik aramalar ve birçok edebi araç ile karşınıza çıkacaktır.

anlami-nedir.com içeriklerini öncelikle TDK'dan sonra ise editörlerin kontrolünden geçirerek sizlere sunmaktadır, eğer bir hatalı kısım gördüyseniz lütfen iletişim'e geçiniz

Sizde Türkçemize katkıda bulunmak ve bilinmiyenleri aktarmak isterseniz editör olup paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Yunus Emre : "Biriktirdiğin değil, paylaştığın senindir"

Takip edin

Sitemap Yasal Konular İletişim Hakkında İndeksler Son Eklenenler Kelime Sayacı