- sağ
sıfat Vücutta kalbin bulunduğu tarafın karşısında olan, sol karşıtı"Sağ cebinde kocaman bir gazete tomarı görünüyordu." - Ö. Seyfettin
- sağ
sıfat Sağlam, esen
- ekmek
isim Tahıl unundan yapılmış hamurun fırında, sacda veya tandırda pişirilmesiyle yapılan yiyecek, nan, nanıaziz"Odayı, tatlı, sıcak bir kızarmış ekmek kokusu bürümüş." - Y. Z. Ortaç
- ekmek
-i Bir bitkiyi üretmek için toprağa tohum atmak veya gömmek
- canlı
sıfat Canı olan, diri, yaşayan"Bütün canlıların kendilerini yarı baygın, uykulu, hareketsiz bir tembelliğe bıraktıkları saatler başlamıştı." - N. Cumalı
- zinde
sıfat Dinç, canlı, diri, sağlam"Gerçi bıyıkları kırlaşmış ise de vücudu zinde." - M. Ş. Esendal
- yasama
isim Yasa koyma, yasa yapma, teşri
- yaşam
isim Doğumla ölüm arasında yaşanan süre, ömür, hayat
- hayat
isim Canlı, sağ olma durumu
- hayat
isim Genellikle köy ve kasaba evlerinde, üstü kapalı, bir veya birkaç yanı açık sofa
- kuvvetli
sıfat Gücü çok olan, zorlu, şiddetli"Güneşin en yüksek, rüzgârın en kuvvetli olduğu an kavga azıyor." - H. E. Adıvar
- kazanç
isim, ticaret Satılan bir mal, yapılan bir iş veya harcanan bir emek karşılığında elde edilen para, getiri, temettü"Sırtında hep aynı kahverengi elbise bulunduğuna göre fazla bir kazanç da sağlamıyordu." - C. Külebi
- hayat tarzı
isim Yaşayış biçimi
- diri
sıfat Yaşamakta olan, yaşayan, canlı, ölü karşıtı"Duydum, görmedimse de hortlayan ölüleri / Fakat hortlak diriden kimin vardır haberi?" - F. N. Çamlıbel
- geçim
isim Geçinme işi, geçinme araçları, geçinme, maişet"Geçimini dülgerlikle sağlardı." - N. F. Kısakürek
- faal
sıfat Çok çalışan, çalışkan, canlı, hareketli, aktif"Medeni milletler arasında faal bir unsur olabileceğimizi ispat etmemiz lazımdır." - F. R. Atay
- geçinme
isim Geçinmek işi
- canlandırıcı
isim Canlılık veren, canlılık kazandıran şey
- geçinmek
nsz Yaşamak için gerekeni sağlamak"Avla geçinen bir kabile, bu gıdaları tesadüfe borçlu olduğuna inanabilir." - C. Meriç
- [2] iş
- yaşayan
- yaşayanlara ait
- " the" ile yaşayanlar. living room bir ailenin oturma odası. good living hali vakti yerinde olma
- canlı, yaşayan, sağ, yaşayan, kullanılan, geçerli, geçim, geçinme, yaşam standardı, yaşama
- geçinmek.
- rahat yaşama. makeone' living hayatını kazanmak
- tıpkı. living language yaşayan dil. living picture canlı tablo. living wage geçindirebilecek maaş. a living faith kuvvetli iman.