- açık
sıfat Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı"Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte." - E. Atasü
- delik
isim Dar, küçük açıklık"Anahtar deliği karanlıktı, içeriden belli belirsiz sesler geliyordu." - Y. Atılgan
- içi boş
sıfat İçinde bir şey bulunmayan
- yalan
isim Doğru olmayan, gerçeğe uymayan söz, kıtır"Yalanı en güzel kullanmış olanlar eski Şarklılardır." - A. Haşim
- dere
isim, coğrafya Genellikle yazın kuruyan küçük akarsu"Bu ensiz tahta köprü altında ince dere." - E. B. Koryürek
- beyhude
sıfat Yararsız, anlamsız"Bu seferler, bu at koşturmalar beyhude değil." - A. Kabaklı
- boşluk
isim Oyuk, çukur, kapanmamış yer
- derin
sıfat Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan"Genç kız onun kırık dişli ağzının içindeki derin karanlığa bakıyor." - Ö. Seyfettin
- çukur
isim Çevresine göre aşağı çökmüş olan yer"Bulaşık çukurunun üstündeki pencere de yandaki büyük eve bakıyor." - A. Ağaoğlu
- çukur açmak
toprağı kazarak çukur yapmak"Bulaşık çukurunun üstündeki pencere de yandaki büyük eve bakıyor." - A. Ağaoğlu
- oyuk
isim Oyulmuş, içi boş ve çukur olan yer"Birbirine karışmış nal oyuklarından, gündüz beş on kişilik bir devriyenin geçip gittiği anlaşılıyordu." - F. R. Atay
- boş
sıfat İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
- sahte
sıfat Bir şeyin aslına benzetilerek yapılan, düzme, düzmece"Köylü kadınlar boyunlarında sıra sıra sahte altınlar... taşırlardı." - Y. K. Beyatlı
- oymak
isim Aşiret
- kovuk
isim Bir şeyin oyuk durumunda bulunan iç bölümü"Arada sırada ben de sığınacak kovuk ararım." - T. Buğra
- oyuntu
isim Oyulmuş bölüm"Ceketin kol oyuntusu iyi açılmamış."
- anlamsız
sıfat Anlamı olmayan, önemli bir şey anlatmayan, manasız, beyhude, boş, içsiz, yersiz, gıcırı bükme, ipsiz sapsız"Üstelik o gece yorumsuz, anlamsız bir temsilde çok sıkılmıştım." - M. And
- kazmak
-i Herhangi bir araçla toprağı açmak, oymak
- riyakâr
sıfat İkiyüzlü"Ah bu yarım sarhoşluk! İnsanı yalancı ediyor, riyakâr ediyor, lafını şaşırtıyor." - S. F. Abasıyanık
- sahtelik
isim Sahte olma durumu"Bu gibilerin sahteliğini, sırıtan bir taraflarından görmek mümkündür." - Y. K. Beyatlı
- çökük
sıfat Çökmüş, çukurlaşmış, içeri çekilmiş"Gençken de yanakları çökük, kuru bir adamdı." - M. Ş. Esendal
- girinti
isim Düz bir yüzeyde bulunan içeri girmiş bölüm"İki toprak duvarın birleştiği bir girintide diz üstü büzülmüş görünüyor." - M. Ş. Esendal
- oyulmak
nsz Oyma işi yapılmak"Her kelime kayaların içine oyulmuş çukurlara temel taşları gibi iniyordu." - H. S. Tanrıöver
- aldatıcı
- içini oymak
- oyuk yer
- yankı yapan
- boş, oyuk, içi boş, çukur,
- aldatıcılık
- aldatıcılık.
- aç. hollow pretense gösteriş
- boş başarı. beat him hollow mahvetmek
- boşluklu
- boşluktan gelen
- oyuk veya çukur oluş
- oyulmak.
- sahtelikle. hollowness boşluk
- samimiyetsizlik. hollow victory bir şeye yaramayan zafer
- tam bir yenilgiye uğratmak. hollowly boş bir şekilde