- kem
sıfat Kötü, fena (göz, söz vb.)
- kötü
sıfat İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı"Hamakat, dalalet ve kötü niyetin bu kadarına söylenebilecek bir şey yoktur." - N. F. Kısakürek
- alçak
sıfat Yerden uzaklığı az olan, yüksek karşıtı"Kaşlarını çatarak bakakaldı dairenin alçak balkonuna." - E. Şafak
- zarar
isim Bir şeyin, bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya olumsuz, kötü sonuç, dokunca, ziyan, mazarrat"Aldığı günlerde iyi para getiren oteli zararla kapatmaya başlamışlar." - M. Ş. Esendal
- şeytan
isim, din b. (***) Hz. Âdem'e secde etmediği için cennetten kovulan, insanları Allah'ın emirlerine karşı kışkırtan, kötülüğe yönelten cin, iblis
- fena
sıfat İyi nitelikte olmayan, kötü"Rüşvet aslında fena şeydir fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir." - B. Felek
- fena
isim Ölümlülük
- bela
isim İçinden çıkılması güç, sakıncalı durum"Kumar, toplum için büyük bir beladır."
- kaza
isim İstem dışı veya umulmayan bir olay dolayısıyla bir kimsenin, bir nesnenin veya bir aracın zarara uğraması
- kötücül
sıfat Kötülük isteyen (kimse)
- ser
isim Baş, kafa
- günah
isim Dinî bakımdan suç sayılan iş veya davranış, vebal"Bunu yapan günün birinde er geç bu günahın kefaretini ödeyecektir." - H. Taner
- kötülük
isim Kötü olma durumu, kemlik, şer"Bunun için iyilerle kötüleri, iyilikle kötülüğü ayırt edebilmek lazım." - N. F. Kısakürek
- uğursuz
sıfat Kendinde uğursuzluk bulunan, yomsuz, kadersiz, meymenetsiz, menhus, musibet, meşum, şom"Çöküyor dört tarafa uğursuz bir karanlık / Elde kalan, çökmeyen bir şey var: Kahramanlık" - F. N. Çamlıbel
- şeytani
sıfat Şeytanca"Bir millete yapılabilecek sinsi ve şeytani hücum onun vicdanından mazisini almak, hafızasında mazisini yok etmektir." - A. Ş. Hisar
- berbat
sıfat Kötü"Eskisinden daha berbat, iyileşmek ne gezer." - M. A. Ersoy
- habis
sıfat Kötü, alçak, soysuz (kimse)
- soysuz
sıfat Soyunun özelliklerini yitirmiş olan (kimse, bitki vb.), dejenere
- zararlı
sıfat Zarar veren, zararı dokunan, dokuncalı, muzır, tahripkâr"Kanun ancak topluma zararlı olan şeyleri yasaklayabilir." - N. F. Kısakürek
- felâket
Trafik ve İlk Yardım, Büyük zarar, üzüntü ve sıkıntılara yol açan olay veya durum, yıkım, bela.
- fenalık
isim Kötülük, şer"Bu alçaklar sana her fenalığı yapabilirler." - A. Gündüz
- yermek
-i Kötülüklerini söylemek, zemmetmek
- şerir
isim Kötülükçü"Ben de bu şerirleri aynı cezaya çarptıracağım." - R. H. Karay
- iblis
isim, din b. (***) Şeytan
- günahkar
- günahkar kimse
- keder verici
- kötülük düşünerek
- dert. evildoer kötülük eden kimse
- fena, kötü, yaman, kem, zararlı, kötü, uğursuz, aksi, fenalık, kötülük, zarar, kaza, bela, felaket
- fenalık kötülük
- günahkârane
- günahkârane.
- iki kötü ihtimalden nispeten az kötü olanı. evilly şeytanca
- kötü niyetli. speak evil of hakkında kötü söylemek
- nazar değdiren bakış. evil-minded fenalık düşünen
- suçlu kimse. evil eye kem göz
- zemmetmek. the Evil One Şeytan
- İblis. the lesser of two evils ehvenişer