- kuvvet
isim Fiziksel güç, takat"Bu kadar cesur bir hamleye yetecek kuvvetim yok." - Y. Z. Ortaç
- sürme
isim Sürmek işi
- sürme
isim Kirpik diplerine sürülen siyah boya, sürme, is"Genç güzel aşçı kadının kirpiklerinde sürme, parmaklarında kına yoktu." - A. Gündüz
- sürme
isim Sürme mantarıgillerin yol açtığı ve tanelerin içini kurum karası bir tozla dolduran ekin hastalığı, rastık
- sevk
isim Gönderme, götürme"Sevk gününü, raporun ismini, uğrayacağı limanları yazdım." - R. H. Karay
- gezinti
isim Uzak olmayan bir yere yapılan gezi, tenezzüh"O civarın bütün ahalisi oralara yayılarak akşamları gezinti yapmaktadırlar." - A. Rasim
- sinema
isim Herhangi bir hareketi düzenli aralıklarla parçalara bölerek bunların resimlerini belirleme ve sonra bunları gösterici yardımıyla karanlık bir yerde, bir ekran veya perde üzerinde yansıtarak hareketi yeniden oluşturma işi
- araba kullanmak
arabayı sürmek"Sarhoşların araba sürmeleri sakıncalıdır." - E. Şafak
- çakmak
isim Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası"Nasıl oldu bilmem, eğilip yakarken çakaralmaz çakmak kıvılcım çıkardı." - B. Felek
- çakmak
isim, tıp (***) Kuruduğunda kalın kabuk bağlayan kabarcıklarla beliren ve genellikle yüzde çıkan bir deri hastalığı
- çakmak
-i, -e Vurarak sokup yerleştirmek"Çiviyi tahtaya çakmak."
- sevk etmek
göndermek, götürmek"Sevk gününü, raporun ismini, uğrayacağı limanları yazdım." - R. H. Karay
- gayret
isim Çalışma, çaba, çalışma isteği"Arkadaşlarına yardımcı olmak arzu ve gayreti onu acıklı bir duruma düşürüyordu." - M. Yesari
- enerji
isim, fizik Maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan güç, erke"Isıl enerji. Elektrik enerjisi. Mekanik enerji."
- yolculuk
isim Ülkeden ülkeye veya bir ülke içinde bir yerden bir yere gidiş veya geliş, gezi, seyahat, sefer"Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk." - F. N. Çamlıbel
- teşvik
isim İsteklendirme, özendirme"O vakitler, bu kadarcık ümit ve teşvik, bizi heyecanlandırmaya yeterdi." - F. R. Atay
- ayarlamak
-i Bir ölçünün doğruluğunu belli bir örneğe göre düzeltmek, doğrulamak"Saati radyoya göre ayarlamak."
- gitmek
-e Bir yere doğru yönelmek
- kullanmak
-i Bir şeyden belli bir amaçla yararlanmak"Parmaklarının arasındaki mendili eskiyinceye kadar kullandığın hiç oldu mu?" - H. C. Yalçın
- sürmek
-i, -e Yönetip yürütmek, sevk etmek
- hamle
isim İleri atılma, atılım, saldırış, savlet"Teşebbüs, hamle, gayret, aksiyon ne demektir, bu gözü dönmüş insanlardan öğrenmek lazım." - N. F. Kısakürek
- çıkmak
-den İçeriden dışarıya varmak, gitmek"Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık." - F. R. Atay
- vurmak
-e Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak"Masaya vurmak. Birinin başına vurmak."
- kovmak
-i Sert veya küçük düşürücü sözlerle gitmesini söylemek, savmak, defetmek"Fethi Bey çalgıları kovdu, davul zurna istedi." - M. Ş. Esendal
- zorlamak
-i Birine bir şey yaptırmak amacıyla güç kullanmak, boyun eğdirmeye çalışmak, zor kullanmak, mecbur etmek"Bir realite hissi ile değil, bir tarih hissi ile kendimizi zorluyorduk." - F. R. Atay
- sürüklenmek
-e Sürükleme işi yapılmak veya sürükleme işine konu olmak"Gönlümü dondurdu kimsesizliğim / Yetişir bu yalnız sürüklendiğim" - E. B. Koryürek
- azim
isim Bir işteki engelleri yenme kararlılığı"Bu engin ruh, bu tükenmez azim, Türk milletinin varlık sebebidir." - R. E. Ünaydın
- kaçırmak
-i Kaçmasını sağlamak veya kaçmasına imkân yaratmak
- sokmak
-i İçine veya arasına girmesini sağlamak
- çalıştırmak
-i, -e Çalışmasını sağlamak
- kastetmek
-i Amaçlamak, amaç olarak almak"Ev deyince kasabada dört beş tane zengin evini kastediyorum." - S. F. Abasıyanık
- demek istemek
bir şeyi anlatmak istemek"Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar." - B. Felek
- yürütmek
-i Yürüme işini yaptırmak, yürümesini sağlamak
- mecbur etmek
zorlamak"Biz toprağımızdan düşmanı atmaya mecburuz." - R. E. Ünaydın
- dürtü
isim, ruh bilimi Bedensel veya ruhsal dengenin değişmesi sonucu ortaya çıkan ve canlıyı türlü tepkilere sürükleyebilen içten gelen gerilim"Sevgi bir dürtüdür."
- sıkmak
-i Çevresine sarılarak veya bir şey sararak çepeçevre basınç altına almak"Yalnız kalan kadın titriyor, hıçkırarak kucağındaki yavrusunu sıkıyor." - Ö. Seyfettin
- götürmek
-i Taşımak, ulaştırmak veya koymak"Yemeği götürmek için o an en uygun kişiydim." - A. Kutlu
- saplamak
-i, -e Hızla batırmak"Bıçağı sapladı."
- defetmek
nsz Kovmak"Eğer buraya karşı bir tecavüze kalkışırlarsa defedeceğim." - A. Gündüz
- icbar etmek
birine istemediği bir işi zorla yaptırmak, zorlamak, zorunda bırakmak
- tazyik etmek
zorlamak, baskı yapmak"Bütün kanı göğsünü çatlatacak bir tazyikle kalbine hücum ediyordu." - Y. K. Karaosmanoğlu
- haydamak
-i Çifte koşulan hayvanı sürmek, dehlemek
- sürücü
isim Karada kullanılan motorlu araçları sürüp yöneten kimse, şoför"Hangi dolmuşa binersen bin, uzat parayı sürücüye, sürücü hemen elinin tersiyle iter." - M. İzgü
- sürüş
isim Sürme işi
- güdü
isim Bilinçli veya bilinçsiz olarak davranışı doğuran, sürekliliğini sağlayan ve ona yön veren herhangi bir güç, saik"Çocuğun bunalım geçirmesi, gelişen cinsel güdülerini doyuramaması anlamındadır." - Ç. Altan
- gütmek
-i Hayvan veya hayvan sürüsünü önüne katıp otlatarak sürmek
- itki
isim, ruh bilimi Tepi"Bilinç dışı özgürlüğünün itkisiyle en sonunda âşık olmuştur." - S. İleri
- kampanya
isim Politika, ekonomi, kültür vb. alanlarda belirli bir süredeki etkinlik dönemi"Yetki kanununa karşı gençlerin giriştiği kampanya sade Berlin'e inhisar etmiyor." - H. Taner
- kovalamak
-i Kovmak
- tahrik
isim Cinsel isteği, duyguları uyandırma, artırma
- harekete geçirmek
- acele ettirmek
- devir sayısı
- motive etmek
- araba gezintisi
- götürmek, yürütmek, sürmek,
- araba ile götürmek
- araba yolu
- dönme sayısı
- fazla çalıştırmak
- hayvanları toplayıp gütme
- hücum etme
- hızlı gitmek
- hızlı vurmak
- işletme tarzı
- kuvvet nakli
- meramı olmak
- şiddetle tahrik etmek