- göz
isim, anatomi Görme organı, basar
- hudut
isim Sınır"Bir çiçek dermeden sevgi bağından / Huduttan hududa atılmışım ben" - F. N. Çamlıbel
- sinir
isim, anatomi Duyu ve hareket uyarılarını beyinden organlara, organlardan beyne ileten beyazımsı teller ve bu tellerin oluşturduğu demet"Koket ruhu artık yüzünün sinirlerini idare etmiyordu." - R. N. Güntekin
- bölge
isim Sınırları idari, ekonomik birliğe, toprak, iklim ve bitki özelliklerinin benzerliğine veya üzerinde yaşayan insanların aynı soydan gelmiş olmalarına göre belirlenen toprak parçası, mıntıka"Maddeden mi nereden geldiği belirsiz olan bu kıymet son tahmi
- parça
isim Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey"Yolun bu parçası bozuk."
- dal
isim Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri"Cılız dallar, yeşili fersiz, tırnak kadar yapraklar!" - T. Buğra
- dal
isim Arka, sırt
- dal
sıfat Çıplak, yalın"Dalkılıç. Daltaban."
- bölme
isim Bölmek işi, ayırma, parçalama, taksim
- daire
isim Konut olarak kullanılan bir yapının bölümlerinden her biri, kat"Bu koskoca binanın, pasajın arka tarafında bir kısım daireleri ayrıca kiraya verilmiş." - H. F. Ozansoy
- bölüm
isim Bir bütünü oluşturan parçaların her biri, kısım"Gelgelelim, hayatın bu masalsı bölümü çok kısa sürüyor." - A. Ağaoğlu
- fark
isim Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, ayrım, nüans"Emanete ihanet etmek veya etmemekle insan öteki mahlukattan ayrılır veya onlardan farkı kalmaz." - İ. Özel
- uyuşmazlık
isim Uyuşmama durumu"Zamanı ve ortamı ile uyuşmazlığı buradan geliyordu." - H. Taner
- fasıl
isim Bölüm, kısım, devre"Kitabı kapadı, biraz durdu, sonra tekrar açarak o faslı sonuna kadar bir hamlede okudu." - P. Safa
- ayırma
isim Ayırmak işi"Yapılabilecek şeylerle yapılamayacakları daha ilk anda ayırmasını biliyordu." - T. Buğra
- fırka
isim İnsan topluluğu
- kısım
isim Parçalara ayrılmış bir şeyin her bölümü, bölük, kesim"Felsefenin teorik olan kısmına pek aldırmaz." - N. Araz
- tümen
isim, askerlik Tugayla kolordu arasında yer alan birlik, fırka"Cehennem içinde boğuşan tümenin kurtuluşu demek olan bu haber onun tunçtan yüzünü değiştirmiyor." - H. E. Adıvar
- anlaşmazlık
isim İki veya daha çok tarafın düşünce ve amaçları arasında ayrılık, uyuşmazlık, ihtilaf, ikilik, maraza, sürtüşme"Hüdai ile olan anlaşmazlıklar durulacak gibi değildi." - A. Kulin
- bölünme
isim Bölünmek işi
- pay
isim Birden fazla kişi arasında bölüşülmüş bir bütünden, bu kişilerin her birine düşen bölüm, hisse
- ayrılık
isim Ayrı olma durumu
- taksim
isim Parçalara bölme, bölüştürme"Bu antlaşmalar, Osmanlı Devleti'nin taksimini öngörüyordu." - A. İlhan
- bölüşme
isim Bölüşmek işi
- dağıtım
isim Dağıtma işi, tevzi"Bunlar, matbaada basılan ve dağıtımı yapılan dergilerdi artık." - A. Kutlu
- paylaşma
isim Paylaşmak işi"Eyleme beraber girersiniz, siz sonuca ulaşmayı düşünürsünüz, onlar ulaşmadan paylaşmayı." - A. İlhan
- paylaştırma
isim Paylaştırmak işi
- bölme işlemi
- taksim ayırma
- taksim olunma
- donanmanın bir filosu
- fikir ayrılığı
- oy kullanmada Parlamentonun ikiye ayrılması
- paylaştırma, pay etme, bölme, kısım, bölüm şey, fikir ayrılığı, uzlaşmazlık, bölme, bölünme, tümen
- tümene ait