- ahlak
isim Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları, aktöre, sağtöre"Ahlak düzelmeden hiçbir şey düzelmez." - Ç. Altan
- hareket
isim, fizik Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim, aksiyon
- yönetim
isim Yönetme işi, çekip çevirme, idare"İki arkadaşımın yardakçılığıyla yönetim binasını taşladım, pencerelerin yedi sekizini kırdım." - R. Erduran
- hâl
isim Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet"Herkes hâline göre bir hediye verdi." - H. R. Gürpınar
- davranış
isim Davranma işi, tutum, davranım, muamele, hareket"Burada hükûmet çevrelerinin de övgüye değer davranışını belirtmek gerekir." - M. And
- yardım etmek
kendi gücünü, imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanmak"Oğlunun yardım dileyen bakışlarını görmezden gelerek kahvaltı masasına oturdu." - E. Şafak
- idare
isim Yönetme, yönetim, çekip çevirme"Bu zat, propagandayı tertip ve idareye memur imiş." - Atatürk
- hareket etmek
yola gitmek, yola çıkmak
- nakletmek
-i Nakil işini yapmak, bir yerden başka bir yere geçirmek, iletmek"İkisi de koluna girerek hastayı otomobile naklettiler." - P. Safa
- idare etmek
yönetmek, çekip çevirmek"Bu zat, propagandayı tertip ve idareye memur imiş." - Atatürk
- tavır
isim Durum, vaziyet (I), hâl"Bu libaslar altında ikisinin de yürümeleri, tavırları değişmişti." - A. H. Müftüoğlu
- davranmak
nsz Bir kimseye veya bir şeye karşı belli tavır takınmak"Hiç gerekmezken dönüyor ve onu yeni görmüş gibi davranıyor." - T. Buğra
- ayarlamak
-i Bir ölçünün doğruluğunu belli bir örneğe göre düzeltmek, doğrulamak"Saati radyoya göre ayarlamak."
- yönetmek
-i Bir kurum veya kuruluşun yasalara, kurallara ve belli şartlara uygun biçimde işlemesini sağlamak, idare etmek, tedvir etmek
- çıkmak
-den İçeriden dışarıya varmak, gitmek"Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık." - F. R. Atay
- düzenlemek
-i Düzenli, düzgün duruma getirmek, düzen vermek, tanzim etmek"Odasını düzenledi."
- yapmak
-i Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek"Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır." - Ç. Altan
- geçirmek
-i Geçme işini yaptırmak, geçmesini sağlamak
- iletmek
-i Götürmek, ulaştırmak, nakletmek, geçirmek"Bunların tek kaygıları gördüklerini, duyduklarını okurlara iletmektir." - S. Birsel
- yönetme
isim Yönetmek işi
- tutum
isim Tutulan yol, tavır"Dil bir bakış, görmede bir tutum, belli bir algılama biçimidir." - N. Uygur
- yürütmek
-i Yürüme işini yaptırmak, yürümesini sağlamak
- uygulamak
-i Kuramsal bir bilgiyi, ilkeyi, düşünceyi herhangi bir alanda hayata geçirmek, tatbik etmek"Nitekim bilge bunu açıkça söylemekle kalmaz, tamı tamına uygular da." - N. Uygur
- yol göstermek
kılavuzluk etmek, yolu bilmeyene anlatmak, tarif etmek
- götürmek
-i Taşımak, ulaştırmak veya koymak"Yemeği götürmek için o an en uygun kişiydim." - A. Kutlu
- taşımak
-i Bir şeyi bir yerden alıp başka bir yere götürmek"Hastayı ekseriya yakın kasabaya kadar sırtta taşırlardı." - S. F. Abasıyanık
- kılavuzluk etmek
yol göstermek, rehberlik etmek"Hayatı sevmek için başkalarının kılavuzluğuna ihtiyacımız yoktur." - A. M. Dranas
- rehberlik etmek
yol göstermek, kılavuzluk etmek"Şuursuz olarak bir 'eczane' kelimesinin rehberliğini arıyordu." - P. Safa
- ulaştırmak
-i, -e Ulaşmasını sağlamak
- refakat etmek
beraberinde gitmek, arkadaşlık etmek, eşlik etmek"Nice yıllar devam eden bir refakatin hatırası bundan mı ibaretti?" - A. Ş. Hisar
- önderlik etmek
- davranış, yönetme, idare, davranmak, hareket etmek, götürmek, kılavuzluk etmek, rehberlik etmek, yönetmek, idare etmek, taşımak, nakletmek,
- davranış tavır
- orkestra idare etmek
- yönetmek idare etmek