- yükleme
isim Yüklemek işi, tahmil
- borç
isim Geri verilmek üzere alınan veya ödenmesi gerekli para veya başka bir şey"Vaktim yok, bana para bul, şu borcu ödeyeyim, söz verdim." - P. Safa
- denetim
isim Denetleme"Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır." - Anayasa
- masraf
isim Harcanan para, gider"Çiftlik kâhyası her sene uzun bir masraf defteri gönderir." - H. R. Gürpınar
- ücret
isim, ekonomi İş gücünün karşılığı olan para veya mal"Ücret hizmet mukabilidir. Ne yapıyorsun ki sana para verelim?" - N. Hikmet
- top
isim Birçok spor oyununda kullanılan, türlü büyüklükte, genellikle kauçuktan yapılmış yuvarlak nesne"Havası boşalmış bir futbol topu..." - A. Gündüz
- emir
isim Buyruk, komut, talimat, ferman
- yük
isim Araba, hayvan vb.nin taşıdığı şeylerin hepsi"Çölde yük götüren vasıta develer, insan taşıyan vasıta hecinlerdir." - F. R. Atay
- şikâyet
isim Hoşnutsuzluk belirten söz veya yazı, sızlanma, sızıltı, yakınma (II), yakıntı"Vali ne yapsa hâkim onu imzalar ve hiçbir şikâyet mevzusu duyulmazmış." - A. Ş. Hisar
- harç
isim Harcanan para, masraf
- talep
isim Bir kimseden bir şeyi yapmasını veya yapmamasını isteme, dileme, istem
- vergi
isim Kamu hizmetlerine harcanmak için hükûmetin, yerel yönetimlerin yasalara göre doğrudan doğruya veya bazı malların fiyatlarının üstüne koyarak dolaylı yoldan herkesten topladığı para"Önce vergiyi kolay tahsil etmenin vesilesini hazırlasınlar." - B. Fel
- bakım
isim Bakma işi
- görev
isim Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş
- saldırı
isim Kötülük yapmak, yıpratmak amacıyla doğrudan doğruya silahlı veya silahsız bir eylemde bulunma, hücum, taarruz, tecavüz"Ancak delikanlı, kargının sapını yere gömüp ucunu ata doğrultarak hasmının saldırısını engelliyordu." - İ. O. Anar
- emretmek
-i, -e Buyurmak, emir vermek"Bunu böyle istiyorum ve böyle emrediyorum." - A. Gündüz
- buyruk
isim Belirli bir davranışta bulunmaya zorlayıcı söz, buyuru, emir, ferman"Buyruk, bu oğlanın götürülmesi gereken yere götürmem içindir." - M. N. Sepetçioğlu
- vazife
isim Ödev"Sana karşı olan vazifelerimde kusur mu ediyorum?" - A. M. Dranas
- fiyat
isim Alım veya satımda bir şeyin para karşılığındaki değeri, eder, paha"Fiyatı her ne ise derhâl tediye ederim." - N. Hikmet
- idare
isim Yönetme, yönetim, çekip çevirme"Bu zat, propagandayı tertip ve idareye memur imiş." - Atatürk
- sorumluluk
isim Kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi, sorum, mesuliyet"Babam bütün sorumluluğu üzerine aldı." - M. Yesari
- hücum
isim Saldırı"Bizdik o hücumun bütün aşkıyla kanatlı / Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı" - Y. K. Beyatlı
- emanet
isim Birine geçici olarak bırakılan ve teslim alınan kişice korunması gereken eşya, kimse vb., inam, vedia"Emaneti olanlar burada her vakit bunlarla ilgilenecek bir çırak bulurlar." - S. Birsel
- amir
isim Bir işte emir verme yetkisi bulunan kimse, mir"Akıl öğrettiğim herif şimdi bana amir oldu." - B. Felek
- hücum etmek
saldırmak"Bizdik o hücumun bütün aşkıyla kanatlı / Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı" - Y. K. Beyatlı
- mesul tutmak
sorumlu görmek
- saldırmak
-e Bir kimseye veya bir şeye karşı saldırı yöneltmek, zarar verici bir davranışta bulunmak, hücum etmek"Bugün şu dakikada onlar hâlâ düşmana saldırıyorlardı." - H. C. Yalçın
- doldurmak
-i Dolmasını sağlamak, dolu duruma getirmek"Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu." - A. Ağaoğlu
- görevlendirmek
-i, -le Birine bir görev vermek, vazifelendirmek, tavzif etmek
- vazifelendirmek
-i Ödevlendirmek
- dolmak
nsz Dolu duruma gelmek
- hamle
isim İleri atılma, atılım, saldırış, savlet"Teşebbüs, hamle, gayret, aksiyon ne demektir, bu gözü dönmüş insanlardan öğrenmek lazım." - N. F. Kısakürek
- suçlamak
-i, -le Bir kimsenin herhangi bir suç işlediğini öne sürmek, itham etmek"Dikkatle yüzüne bakıyorum ama beni suçladığına ilişkin hiçbir belirti göremiyorum." - A. Ümit
- suçlama
isim Suçlamak işi, itham"Şimdi, ikisinin suçlamalarını göğüslemeye çalışıyordum." - A. Ağaoğlu
- mesuliyet
isim Sorumluluk"Hatta utanmasalar bütün Çırçır yangınının mesuliyetini ona yükleyecekler." - R. N. Güntekin
- itham etmek
suçlamak, suçlu görmek"Övgü dolu bir itham var yüreğimin söylediklerinde." - E. Şafak
- memuriyet
isim Memurluk"Eski memuriyetleri bulsam ne yapacağımı bilirim." - F. R. Atay
- doldurma
isim Doldurmak işi"Cesaretini toplamak için küçük kırbasına şarap doldurmayı unutmamıştı." - İ. O. Anar
- geçirmek
-i Geçme işini yaptırmak, geçmesini sağlamak
- doyurmak
-i Açlığını gidermek"Hiç kimse bir diğerinin yerine karnını doyuramaz, hiç kimse bir başkasının uykusunu uyuyamaz." - İ. Özel
- saldırış
isim Saldırma işi"Her türlü saldırış ve sataşma sahneleri gene eksik değildi." - F. R. Atay
- yüklemek
-i, -e Bir yere, taşınması için belli ağırlıkta eşya veya araç gereç koymak
- buyurmak
-i, -e Bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasını kesin olarak söylemek, emretmek"Ahlak sadece kötülük etmekten çekinmek değildir, başkalarının edecekleri kötülükleri de önlemeye çalışmayı buyurur." - N. Ataç
- bekçi
isim Bir şeyi veya bir yeri bekleyip korumakla görevli kimse"Han bekçisi, saçağın altındaki döşeğinde hâlâ uyumaktaydı." - İ. O. Anar
- nezaret
isim Bakma, gözetme, gözetim
- taarruz
isim Saldırı"Herhangi bir devletin İstanbul'a taarruzu artık hatırından geçmiyordu." - Y. K. Beyatlı
- şarj etmek
yüklemek
- itham
isim Suçlama"Övgü dolu bir itham var yüreğimin söylediklerinde." - E. Şafak
- şarj
isim, fizik Yükleme
- borçlandırmak
-i Borçlanmasına yol açmak, borçlu duruma getirmek
- gerginleştirmek
-i Gergin duruma getirmek"Seçim, havayı büsbütün elektriklendirmiş, sinirleri iyice gerginleştirmişti." - T. Buğra
- hamule
isim Yük
- rüsum
isim Vergiler
- tembihlemek
-i Uyarmak, hatırlatmak, tembih etmek"Daha dünden tembihlemişti, herkes erken gelecek diye." - T. Buğra
- yükümlülük
isim Yapılması zorunlu olan iş veya bir işi yapma zorunluluğu, yükümlülük, yüküm, mükellefiyet, mecburluk, mecburiyet"... milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla ... temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir." - Anayasa
- fiyat istemek,
- fiyat talep etmek
- hamle yapmak
- hesaba kaydetmek
- mükellef addetmek
- suçlu görmek
- tahmil etmek
- yükümleme