- bozuk
sıfat Bozulmuş olan"Daracık ve bozuk kaldırımlardan çamurlu sular akıyordu." - T. Buğra
- bozuk
isim, müzik Türk halk müziğinde, bağlamadan biraz büyük ve meydan sazından küçük dokuz telli bir saz
- göğüs
isim Vücudun boyunla karın arasında bulunan ve kalp, akciğer vb. organları içine alan bölümü, sine
- kırık
sıfat Kırılmış olan"Ahmet hemen heybesini açtı ve makasını, kırık tarağını çıkardı." - İ. H. Baltacıoğlu
- kırık
isim Kadının veya erkeğin yasalara ve törelere aykırı olarak ilişki kurduğu erkek veya kadın
- kırık
isim, jeoloji Fay
- iflas
isim, ticaret Borçlarını ödeyemediği mahkeme kararı ile tespit ve ilan olunan iş adamının durumu, batkı, batkınlık, müflislik"Her gün küçük tüccarlardan birisi iflasa sürükleniyordu." - N. Cumalı
- içki âlemi
isim İçkili yemek eğlentisi, içki sefası
- meme
isim, anatomi Yavrularını emzirmek için, memelilerin göğsünde türlü biçim ve sayıda bulunan, meme başı denilen çıkıntıları olan organ, bicik, emcek, emcik
- iflas etmek
bir kimse veya kuruluş için mahkeme kararıyla anaparasını yitirdiği açıklanmak, batmak"Her gün küçük tüccarlardan birisi iflasa sürükleniyordu." - N. Cumalı
- tutuklama
isim Tutuklamak işi, tevkif"Muhalefeti ortadan kaldırmaya niyetli olan Damat Ferit Paşa'nın ilk işi bir sürü yeni tutuklamalar oldu." - Y. K. Karaosmanoğlu
- kırmak
-i Sert şeyleri vurarak veya ezerek parçalamak"Taşları kırmak. Bardağı kırmak."
- mahvetmek
-i Yok etmek
- patlatmak
-i Patlama işine yol açmak
- yakalamak
-i Bir kimseyi veya bir şeyi elle tutmak"Üç ince dalı birleştirerek sıkıca yakaladım." - R. H. Karay
- vurmak
-e Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak"Masaya vurmak. Birinin başına vurmak."
- büst
isim Vücudun, omuzlarla birlikte göğüsten yukarı bölümü"Vücudundaki oransızlık nereden geliyor, büstü bacaklarından daha mı uzun?" - A. İlhan
- patlak vermek
gizli kalması istenen veya beklenmedik bir olay, ansızın ortaya çıkmak"Patlak davul."
- baskın
isim Suç işlediği veya suçluların bulunduğu sanılan bir yere ansızın girme
- başarısızlık
isim Başarısız olma durumu, muvaffakiyetsizlik"Başarısızlık benim bilmediğim bir virüs, buna karşı direncim yok." - E. Şafak
- fiyasko
isim Bir girişimde başarısız sonuç
- mahvolma
isim Mahvolmak işi"Ülkemiz mahvolmanın eşiğinde, baylar!" - N. Hikmet
- parçalamak
-i Parçalara ayırmak, bütünlüğünü bozmak, parça parça etmek"Biraz iyi bakınca gördüm ki kuş, yılanı parçalayıp yiyor." - M. Ş. Esendal
- patlamak
nsz Nesneler, iç basıncın etkisiyle ve çoğunlukla büyük ses çıkararak dağılmak, infilak etmek"Dinamit patladı."
- Sanat, 1- Heykel sanatında baş ile vücudun üst bölümünü gösteren heykel modeli.
2- Heykelcilikte başı, göğsü, bazen de omuzları içine alan sanat ürünü. - Arkeoloji, İnsanın vücudunun başını ya da göğüsten yukarısını gösteren heykel.
- iflâs ettirmek
- kırmak, parçalamak, büst,
- göğüs. bust
- içki âlemi.
- orduda rütbesini tenzil etmek
- top atma