- sözleşme
isim Sözleşmek işi
- bono
isim, hukuk Belirli bir sürenin sonunda, belirli bir paranın, belirli bir kimseye ödeneceğini belirten senet, emre muharrer senet
- ip
isim İplik"Tavandan ip yumakları, urganlar, gemici fenerleri sarkardı." - N. Cumalı
- bağ
isim Bir şeyi başka bir şeye veya birçok şeyi topluca birbirine tutturmak için kullanılan ip, sicim, şerit, tel vb. düğümlenebilir nesne"Ayakkabının bağı çözüldü."
- bağ
isim Üzüm kütüklerinin dikili bulunduğu toprak parçası
- bağlantı
isim İki veya daha çok şeyin birbiriyle bağlı bulunması, ilişki, irtibat, bağlanak"Kar yüzünden çevre ile bağlantı kesildi."
- bağlayıcı
sıfat Bağlama niteliği olan
- birleşme
isim Birleşmek işi"Gurbet duygusu sevgi ile ayrılık ve birleşme özlemini bir araya getirir." - M. Kaplan
- tutkal
isim Deri, kıkırdak vb. hayvansal maddelerden elde edilen, katılaşıp sertleşme özelliğiyle tahta, kâğıt vb. yapıştırmaya yarayan madde
- ilişki
isim İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas"Arkadaşlık ve dostluk şeklinde bile bir ilişki aramadığını kesinlikle anlatacaktı." - H. E. Adıvar
- örgü
isim Örme işi veya biçimi
- münasebet
isim İlişik, ilişki, ilinti"İzmir'den, ordunun başından ve temasa geldiğim siyasi münasebetlerden uzaklaşamazdım." - Atatürk
- bağlamak
-i, -e Bir şeyi bir yere veya bir şeye tutturmak"Gemiyi iskeleye bağlamak."
- zincir
isim Birbirine geçmiş bir sıra metal halkadan oluşan bağ
- senet
isim, ticaret Bir kimsenin yapmaya veya ödemeye borçlu olduğu şeyi göstermek için imzaladığı resmî kâğıt, belgit
- yapışmak
nsz Yapışkan bir maddeye bulanmış olan bir şey ayrılmayacak bir biçimde bir yere tutunup kalmak"Zarfın iyice yapışıp yapışmadığına o kadar dikkat etti ki..." - S. F. Abasıyanık
- yapıştırmak
-i, -e Yapışmasını sağlamak"Mektuplarına kendi pullarını yapıştırırlar, kendi memurlarıyla sevk ederlerdi." - F. R. Atay
- birleştirmek
-i, -le Bir araya getirmek"Bu müşterek duygu ve anlayış birçok zevkleri birleştirir ve bir topluluk meydana getirirdi." - A. Ş. Hisar
- tahvil
isim Devletin veya özel bir kuruluşun ödünç para almak için çıkardığı, değişik dönemlerde belirli oranlarda faiz getiren yazılı senet
- anlaşma
isim Anlaşmak durumu"Konuşmadan başka anlaşma aracı yok mu?" - N. Uygur
- oluşturmak
-i Oluşmasını sağlamak, meydana getirmek, teşekkül ettirmek, tekvin etmek"Bu kahraman orduyu doğuran ve oluşturan bu millet var oldukça: Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!" - B. Felek
- mukavele
isim, hukuk Sözleşme"Meşhur aktör davet edilmiş hatta mukavelesi bile yapılmak üzere imiş!" - H. F. Ozansoy
- rabıta
isim Bağlayan şey, bağ"Bu dünya öyle bir dünya ki zengin ile fakir arasında kardeşlik rabıtaları bile kalmıyor." - R. N. Güntekin
- bağlanma
isim Bağlanmak işi veya durumu"Tasavvuf ıstılahında ise arzu edilen makbul ve sevimli bir işin elde edilmesine kalbin bağlanmasıdır." - N. F. Kısakürek
- kefalet
isim, hukuk Birinin borcunu ödememesi veya verdiği sözü yerine getirmemesi durumunda bütün sorumluluğu üzerine alma durumu, kefillik"O zamanlarda her sene kefaletleri yüzünden bin lira, iki bin lira ödemek mecburiyetinde kalınmış." - A. Ş. Hisar
- ipotek etmek
tutuya koymak
- tahvilat
isim Tahviller
- yapışıklık
isim Yapışık olma durumu
- bağ irtibat
- kefalete raptetmek
- mukaveler bono
- serflik
- yapıştırıcı madde
- bağ ilişki tahvil
- bono, senet, resmi, yazılı anlaşma ya da söz, muhabbet, hoşlanma, karşılıklı sevgi, bağ, birbirine yapışma, bağlanma, birleşme, bağ, yapıştırmak, birleştirmek, yapışmak, birleşmek
- cariye. bondman erkek köle
- cariye. bondsman kefalet veren kimse. bondwoman cariye
- duvar örmek. bondage kölelik
- esaret. bondholder tahvilat hamili bondmaid kadın köle
- fertleri bir grup halinde bir araya getiren ilişki
- gümrüğü ödenmemiş malların hükümette muhafaza edilme durumu
- halayık. bonded debt rehinli tahvil
- tahvilat. bonded goods gümrükte muhafaza altına alınmış eşya. bonded warehouse gümrük antreposu.
- toprağa bağlı köylü. bond paper iyi cins mektupluk kağıt. bondservant köle. bondslave köle