- cep
isim Genellikle bir şey koymaya yarayan, giysinin belli bir yeri açılarak içine yerleştirilen astardan yapılmış parça"Bayramın her günü gelirler, ellerini ceplerine sokarak dolaşırlardı." - A. Kutlu
- çuval
isim Pamuk, kenevir veya sentetik iplikten dokunmuş büyük torba"Sonra getirdikleri çuvalı açtılar, peksimetleri, tütünü ve öteberiyi çıkartıp raflara koydular." - Halikarnas Balıkçısı
- torba
isim Genellikle pamuk ve kıldan dokunmuş, türlü boy ve biçimde, ağzı büzülüp bağlanabilen araç"Cüzdanı bir meşin torbaya sarmış, torbayı gömleğimin içine bağlamıştım." - R. N. Güntekin
- kese
isim Cepte taşınan, içine para, tütün vb. konulan, kumaştan veya örgüden küçük torba"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
- kese
sıfat Kısa, kestirme (yol)
- bavul
isim İçine eşya konulan ve genellikle yolculukta kullanılan büyük çanta"Bütün varımı yoğumu içine doldurduğum bavulumu bir küçük hamalın sırtına yerleştirdim." - Y. K. Beyatlı
- paket
isim İçinde bir veya birçok şey bulunan, kâğıda sarılarak veya kutuya konularak bağlanmış, elde taşınacak büyüklükte nesne"Cebimden sigara paketimi çıkarıp içinden bir tanesini dudaklarıma yerleştiriyorum." - A. Ümit
- çanta
isim Kösele, meşin, kumaş vb. hafif malzemeden yapılıp büyüklüğüne göre para, evrak, yiyecek vb. koyup taşımaya yarayan kap"Yanından hiç ayırmadığı çantasında bir kütüphane bulursunuz." - Y. Z. Ortaç
- el çantası
isim İçine özel eşya konulan, günlük işlerde veya kısa gezilerde kullanılan çanta"Ben üstümdeki elbise ile ve el çantamdaki iki çorapla kaldım." - A. Gündüz
- elde etmek
bir şeye sahip olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba
- ele geçirmek
yakalamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba
- poşet
isim Torba"Geceden hazırladığım poşeti alıp ses çıkarmamaya gayret ederek indim katları." - E. Şafak
- çantada keklik
sıfat Ele geçirilmesi, elde edilmesi kolay olan, torbada keklik"Merak etme, tam tabiriyle o çantada keklik artık." - R. H. Karay
- File
Bilgisayar tarafından bir bütün olarak kabul edilen, birbirleri ile ilgili data gruplarının toplandığı program.Filitre: Süzgeç, süzme
- çalmak
-i, -e Başkasının malını gizlice almak, hırsızlık etmek, aşırmak"İngiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp İngilizlere satarlardı." - F. R. Atay
- yakalamak
-i Bir kimseyi veya bir şeyi elle tutmak"Üç ince dalı birleştirerek sıkıca yakaladım." - R. H. Karay
- şişirmek
-i Şişkin bir duruma getirmek"Nefesinin olanca gücü ve hızıyla şişirdiği tulumu dudaklarına yanaştırdı." - O. C. Kaygılı
- öldürmek
-i Bir canlının hayatına son vermek"Beni öldürmek için birisi fazla bile / Ancak onun elinden çıkar böyle haile" - F. N. Çamlıbel
- garantili
sıfat Güvenceli"Bu saat üç sene garantilidir." - N. Hikmet
- germek
-i Bir şeyin uçlarından veya kenarlarından çekerek gergin duruma getirmek"Yayı daha germe / Kıracaksın" - B. Necatigil
- yürütmek
-i Yürüme işini yaptırmak, yürümesini sağlamak
- moruk
isim Gençlere göre yaşlı anne, baba"Bizim moruk ertesi güne devrisi der de ondan dilim alışmış." - S. F. Abasıyanık
- avlamak
-i Bir avı diri veya ölü olarak ele geçirmek
- torbacık
isim Küçük torba"Benim evimde ilkyaz, lavanta çiçeği torbacıklarının boşaltılıp yeniden doldurulmasıyla başlar." - N. Hikmet
- çanta, torba, çuval, bir çuval, bir ton, yığınla, çantaya koymak, torbaya doldurmak,
- bir paket esrar
- bir ton
- bir çanta muhtevası
- inek memesi
- kesekâğıdı
- torba gibi sarkmak
- torba gibi şişmek
- çantanın içindekiler
- çuvalcık