-
göz kesesi : isim, anatomi Gözlerin hemen altında derinin ve kasların bozulması sonucu oluşan şişkinlik"Gözlerinin altında keseler, torba torba sarkıyor göz keseleri." - Z. Selimoğlu
-
kese kâğıdı : isim İçine bazı şeyler konulmak için kâğıttan yapılmış kese biçiminde torba"Elindeki kese kâğıdını karısına uzatarak biraz meyve aldım, dedi." - A. İlhan
-
hava kesesi : isim, anatomi Balıkların aşağı ve yukarı inip çıkmalarını sağlayan, hava ile dolup boşalan kese
-
kese çiçeği : isim, bitki bilimi Süs için yetiştirilen ve demet olarak çiçek açan bitki (Ceanothus)
-
kese yoğurdu : isim Süzme yoğurt
-
bol keseden : zarf Bol bol, ölçüsüz bir biçimde"Vaadin o kadar bol keseden ki beni hayret ve şüpheye düşürüyor." - N. F. Kısakürek
-
döl kesesi : isim, tıp (***) İçinde embriyo veya fetüsün bulunduğu amniyon sıvısı ile dolu boşluğu çeviren zar, amniyon
-
hamam kesesi : isim Hamamda kiri çıkarmak için kullanılan kıldan veya kenevirden örülmüş, ele geçirilebilen kese"Gebre, kıldan, hamam kesesine benzer yapılmıştır." - C. Külebi
-
idrar kesesi : isim, anatomi İdrar torbası
-
işitme kesesi : isim, anatomi Suda yaşayan bazı omurgasız hayvanlardan, işitme taşını içinde bulunduran akışkan sıvılı organ, otosist
-
öd kesesi : isim, anatomi Safra kesesi
-
reçine kesesi : isim Bazı açık tohumlular ile benzerlerinde bulunan ve reçineli maddelerin birikmesine yarayan küçük kese
-
safra kesesi : isim, anatomi Karaciğere yapışık, armut biçiminde, safra salgılayan küçük organ, öd kesesi
-
spor kesesi : isim, bitki bilimi Çiçeksiz bitkilerde, içinde sporların bulunduğu küçük kese
-
su kesesi : isim, bitki bilimi Su bitkilerinde içi hava ile dolu bölüm
-
yağ kesesi : isim Vücudun değişik yerlerinde oluşan beze
-
yüzme kesesi : isim, hayvan bilimi Balıklarda, iç organların üzerinde bulunan ve su içinde balığın dengede durmasını sağlayan tek veya iki bölmeli balon biçiminde organ
-
keseden yemek : herhangi bir üretim yapmadan, kâr elde etmeden, hazırda bulunan veya el altında olan varlığı harcamak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
kesenin ağzını açmak : bol para harcamaya başlamak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
kesenin dibi görünmek : para tükenmek"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
kesenize bereket : maddi katkısı görülen bir kimseye "çok kazan, kazancın bol olsun" anlamında kullanılan bir iyi dilek sözü"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
kesesi elvermemek : bütçesi elverişli olmamak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
kesesine bir şey girmek : bir yarar veya çıkar sağlamak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
kesesine göre : parasına, mali imkânlarına göre"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
kesesine güvenmek : parasına güvenmek"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
kesesini doldurmak : fırsatlardan yararlanarak para kazanıp zengin olmak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
keseye danış, pazarlığa sonra giriş : "ödeyecek paranız yoksa bir şey satın almaya girişmeyin" anlamında kullanılan bir söz"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
keseye davranmak : ödemek istemek"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam