-
boş bırakmak : bir yerde kimse oturmamak, boş kalmak"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş bırakmamak : para, yiyecek vb. şeylerle yardım etmek"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş bulunmak : dikkatsiz ve dalgın bulunmak"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş çıkmak : umduğu gerçekleşmemek, sonuç vermemek"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş çıkmamak : bir işten az da olsa bir kazançla çıkmak"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş çuval ayakta (veya dik) durmaz : "karnı doymayan kimse çalışamaz" anlamında kullanılan bir söz"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş dönmek : hiçbir şey elde edemeden geri gelmek"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş durmak : işsiz kalmak, çalışmamak"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş durmamak : her zaman bir işle uğraşmak"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş düşmek : İslam hukukuna göre, kadın kocasından ayrılmak"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş gezenin boş kalfası : işsiz güçsüz dolaşan (kimse)"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş gezmek (veya gezinmek) : işsiz güçsüz dolaşmak"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir : "çalışmak insanı tembellikten kurtarır" anlamında kullanılan bir söz"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş gözlerle bakmak : anlamsız anlamsız bakmak"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş ite menzil olmaz : "aylak kimsenin yeri yurdu belli değildir" anlamında kullanılan bir söz"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş kalmak : kimse oturmamak"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş kile dipsiz ambar : dipsiz kile boş ambar"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş konuşmamak : gerçekleri söylemek, bilgisine dayanarak anlatmak"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş koymak : yoksun bırakmak"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş ol (veya olsun) : erkeğin karısını boşamak için söylediği söz"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş oturmak : hiçbir işi olmamak"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş torba ile at tutulmaz : "bir kimse çıkar veya karşılık görmeden bir yere bağlanmaz" anlamında kullanılan bir söz"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş ver! : "dikkate alma, üzerinde durma, üzülme, sıkılma" anlamında kullanılan bir uyarma sözü"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş vermek : aldırmamak"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boş yerine vurmak : böğürlerine vurmak"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boşa almak : askıya almak"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boşa çıkarmak : olumlu bir sonuç alınmasını engellemek"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boşa çıkmak : umut, düşünce vb. şeyler sonuç vermemek, gerçekleşmemek"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boşa gitmek : harcanan emek, para hiçbir işe yaramamak, olumlu bir sonuca ulaşamamak"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boşa vermek : boş geçirmek"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boşta gezmek : işsiz olmak"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
-
boşta kalmak : işsiz kalmak"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz