- yerine getirmek
istenileni, gerekeni yapmak"İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" - M. Ş. Esendal
- cevap vermek
karşılık olarak bildirmek veya söylemek"Çocuklara verecek cevabı her zaman vardı." - A. Kutlu
- karşılamak
-i Dışarıdan gelen bir kimseye karşılayıcı olarak çıkmak, istikbal etmek"Beni karşıladılar ve ağırladılar." - A. Kabaklı
- ödemek
-i Bir alışveriş ilişkisinde, borcu alacaklıya vermek, tediye etmek"Borç varsa benimkidir, onu ödemek ve teşekkür etmek lazım." - R. H. Karay
- tamamlamak
-i Eksiksiz, tamam duruma getirmek, bütünlemek"Rehberim sille, tokat hatta asker süngüsü, bir hayli darbe yedikten sonra işini tamamladı." - N. F. Kısakürek
- razı etmek
kabul ettirmek"Doğrusu ben ne güzelliğimin ne de ilmimin kimsenin ağzına düşmesine razı değilim." - E. İ. Benice
- gidermek
-i Ortadan kaldırmak, yok etmek"Vapur sorar, yol öğrenir, merakımızı gideririz." - S. F. Abasıyanık
- uymak
-e Ölçüleri birbirini tutmak"Ayakkabı ayağına iyi uydu."
- doyurmak
-i Açlığını gidermek"Hiç kimse bir diğerinin yerine karnını doyuramaz, hiç kimse bir başkasının uykusunu uyuyamaz." - İ. Özel
- sağlamak
-i Bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak, temin etmek"Süngerciler altı aylık kumanyalarını sağlamak için boğazlarına dek borçlandılar." - Halikarnas Balıkçısı
- hoşnut etmek
memnun etmek"Yeni ilişkisinden son derece hoşnut ve ilk bebeğine veremediği tüm sevgiyi ikincisine vermekte kararlıydı." - E. Şafak
- memnun etmek
bir kimseyi sevindirmek, ona kıvanç vermek"Ben yine memnunum senden evladım / Sana ben bu bapta kusur bulmadım" - E. B. Koryürek
- tatmin etmek
karşısındakinin cinsel isteklerini gidermek
- ikna etmek
inandırmak, kandırmak"Sinirleniyor, kendi kendimi ikna için daha ısrarla, daha fazla konuşuyordum." - S. F. Abasıyanık
- inandırmak
-i, -e İnanmasını sağlamak"Annem, içerken babama kesinlikle karışılmaması gerektiğine kendini de inandırmıştı beni de." - E. Şafak
- yetmek
nsz Bir gereksinimi karşılayacak, giderecek nicelikte olmak
- tazmin etmek
zararı ödemek
- tarziye vermek
gönül almaya çalışmak, özür dilemek"Arkadaşım namına Refik Bey'den gayet kuvvetli bir tarziye isterim." - R. N. Güntekin
- kafi gelmek
- parasını vermek
- doyurucu. satisfyingly tatmin ederek.
- memnun etmek, hoşnut etmek, sevindirmek, doyurmak, tatmin etmek, gidermek, karşılamak, -e uymak, yetmek, inandırmak, ikna etmek
- şartlarını yerine getirmek. satisfying tatmin edici