-
yüz bulmak : ilgi ve yakınlık görmek
-
yüz bulunca astar istemek : yüz verince astar istemek
-
yüz çevirmek : gösterdiği ilgiyi kesmek
-
yüz etmek : ısmarlamak, havale etmek
-
yüz geri etmek : geri döndürmek
-
yüz göstermek : ortaya çıkmak
-
yüz kızartmak : sıkılarak yalvarmak
-
yüz kızdırmak : utanmayı göze almak
-
yüz surat davul derisi (veya mahkeme duvarı) : utanması olmayanlar için söylenen bir söz
-
yüz sürmek : aşırı sevgi göstermek için yere eğilmek
-
yüz takınmak : yüze verilen biçimle bir duyguyu belirtmek
-
yüz tutmak : yönelmek
-
yüzü sararmak : korku, üzüntü, coşku vb. sebeplerle yüzün rengi solmak
-
yüz verince astar istemek : kendisine gösterilen küçük bir ilgiden şımararak geniş yetki elde etmeye, daha çok yarar sağlamaya çalışmak
-
yüz vermemek : ilgi, yakınlık göstermemek
-
yüz yapmak : makyaj yapmak
-
yüz yazmak : makyaj yapmak
-
yüz yüzden utanır : "insanlar karşı karşıya geldiklerinde daha kolay uzlaşabilirler" anlamında kullanılan bir söz
-
yüze çıkmak : bir sıvının üst bölümüne çıkmak
-
yüze duramamak : birinin hatırından çıkamamak, birinin hatırını kıramamak
-
yüze gelmek : çekinmemek
-
yüze gülmek : yalandan dost görünmek
-
yüze vurmak : yüzüne vurmak
-
yüzü düşmek : somurtmak
-
yüzü asılmak : somurtmak
-
yüzü gözü açılmak : sıkılmaz, utanmaz bir duruma gelmek
-
yüzü gülmek : sevinci yüzünden belli olmak
-
yüzü kalmamak : bir kimseden daha önce birçok ricada bulunduğu için yeni bir şey istemeye sıkılmak
-
yüzü karışmak (veya allak bullak olmak veya alabora olmak) : can sıkıcı bir durum, yüzünden belli olmak
-
yüzü kasap süngeriyle silinmiş : "utanmayan, utanması sıkılması olmayan" anlamında kullanılan bir söz
-
yüzü kireç kesilmek : yüzünde renk kalmamak
-
yüzü kireç gibi olmak (veya ağarmak) : yüzünde renk kalmamak, rengi solmak
-
yüzü kızarmak : utanmak
-
yüzü olmamak : bir şeye dayanamamak
-
yüzü seçilmemek : açıkça tanınmamak, belli belirsiz görünmek
-
yüzü sıcak olmak : çok sevilmek, hoşlanılmak
-
yüzü suyu hürmetine : "birinin veya bir şeyin hatırına veya varlığına değer verildiği için" anlamında kullanılan bir söz
-
yüzü suyuna : yüzü suyu hürmetine
-
yüzü soğuk olmak : ürkütücü olmak
-
yüzü yazılı kalmak : kullanılmak, yenilmek için hazırlanmışken herhangi bir sebeple olduğu gibi dokunulmadan kalmak
-
yüzü yere gelmek (veya geçmek) : çok utanmak
-
yüzünden akmak : herhangi bir durum yüzünden çok belli olmak
-
yüzünden düşen bin parça olmak : öfke veya küskünlükten ileri gelen can sıkıntısıyla suratı asık olmak
-
yüzünden kan damlamak : çok sağlıklı olmak, sağlığı yüzünün renginden belli olmak
-
yüzünden okumak : ezbere değil, yazılmış kâğıttan okumak
-
yüzüne bağırmak : birine öfke ile saygısızca sözler söylemek
-
yüzüne bakamaz olmak : utanç, yüreksizlik vb. sebeplerle bir kimsenin karşısına çıkamamak
-
yüzüne bakılır olmak : çirkin sayılmamak
-
yüzüne bakılacak gibi olmak : çok çirkin olmamak
-
yüzüne bakılmaz olmak : çok çirkin olmak
-
yüzüne bakmamak : önem vermemek, ilgilenmemek
-
yüzünün derisi yere geçmek : yüzü yere gelmek
-
yüzüne bakmaya kıyamamak : biri çok güzel olmak
-
yüzüne bir daha bakmamak : darılıp konuşmamak
-
yüzüne duramamak : dayanamamak, bir isteğe hayır diyememek, kıramamak
-
yüzüne gözüne bulaştırmak : bir işi becerememek, bozmak
-
yüzüne gülmek : dostmuş gibi görünmek
-
yüzüne hasret kalmak : birinden veya bir şeyden yoksun kalmak, özlemek
-
yüzüne kan gelmek : sağlığı yerine gelmek, benzinin solgunluğu geçmek
-
yüzüne karşı : bir kimsenin kendi önünde ve ondan çekinmeden
-
yüzüne su çarpmak : yüzünü soğuk su ile yıkamak
-
yüzüne tükürseler yağmur yağıyor sanır : çok arsız ve onursuz kimseler için kullanılan bir söz
-
yüzüne vurmak (veya çarpmak) : ayıplayarak kusurunu yüzüne söylemek
-
yüzünü buruşturmak (veya ekşitmek) : yüzüne öfke ve hoşnutsuzluk gösteren bir biçim vermek
-
yüzünü duvara yapıştırmak : ilgiyi kesmek
-
yüzünü gören cennetlik : uzun süre görünmeyen kimseler için söylenen bir söz
-
yüzünü görmemek : uzun süre görmemek
-
yüzünü güldürmek : birini mutlu etmek, birine iyilik etmek
-
yüzünü karartmak : birine sinirlenerek somurtmak
-
yüzünü kara çıkarmak : birini utandırmak
-
yüzünü kızartmak (veya kızdırmak) : onuruna, gururuna önem vermeden bir şey istemek, utançla, utanarak istemek
-
yüzünü şeytan görsün : sevilmeyen bir kimseye karşı duyulan nefreti belirtmek için kullanılan bir söz
-
yüzüne yazmak : gelinin yüzünü süslemek
-
yüzünü yere getirmek (veya geçirmek) : utandırmak, mahcup duruma düşürmek
-
yüzünün derisi kalın : utanması, arlanması olmayan
-
yüzünüze güller : iğrenç bir şey anlatılırken söylenen bir söz