- eğilmek
nsz Bir yana doğru eğik duruma gelmek
- bükülmek
nsz Bükme işine konu olmak, katlanmak"Yerde kenarı bükülmüş bir seccade vardı." - F. R. Atay
- eğilme
isim Eğilmek işi"İstese bile kendisini veremiyor, belirsiz bir tiksinti o yöne eğilmesini engelliyordu." - A. İlhan
- eğmek
-i Düz olan bir şeyi eğik duruma getirmek"Ağır ağır başını eğip yere baktı ve boynunu büktü." - Y. Z. Ortaç
- alçalma
isim Alçalmak işi, inme
- alçalmak
nsz Alçak duruma gelmek, yüksekten aşağı doğru inmek"Rüzgâr gece beyaza boyanmış konduların üstüne doğru alçaldı." - L. Tekin
- abanmak
-e Eğilerek bir şeyin, bir kimsenin üzerine kapanmak"Efendi, sen de ne üstüme abanıyorsun?" - B. Felek
- kambur
isim Bel veya göğüs kemiğinin eğrilmesi, raşitizm sonucu sırtta ve göğüste oluşan tümsek, kambur zambur
- sundurma
isim Sundurmak işi
- kamburunu çıkarmak
insan, kedi vb. sırtını tümsek duruma getirmek
- tenezzül
isim Kendi durumundan daha aşağıdaki bir işi, bir durumu kabul etme
- tenezzül etmek
alçak gönüllülük göstermek
- kambur duruş
- kendini küçük düşürmek
- üstüne atılmak
- öne doğru eğilmek, kambur durmak, alçalmak, tenezzül etmek, eğilme, kambur durma, alçalma, tenezzül
- üstüne atılma