-
üzerine düşmek : üstüne düşmek"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine almak : bir işi görev edinmek, deruhte etmek"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine alınmak : üstüne alınmak"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine bir iki güneş doğmak : üstüne bir iki güneş doğmak"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine çekmek : üstüne çekmek"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine çökmek : duygu, durum vb. bastırmak, kaplamak"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine çullanmak : üstüne çullanmak"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine koymak : üstüne koymak"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine oturmak : üstüne oturmak"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi : üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine titremek : üstüne titremek"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine toz kondurmamak : üstüne toz kondurmamak"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine tuz biber ekmek : üstüne tuz biber ekmek"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine tüy dikmek : yaşanan durumu veya olayı daha da kötüleştirmek"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine üzerine gitmek : üstüne üstüne gitmek"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine varmak : üstüne varmak"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine vazife olmamak : üstüne vazife olmamak"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine yaptırmak : üstüne yaptırmak"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine yatmak : üstüne yatmak"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine yıkmak : üstüne yıkmak"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine yok : üstüne yok"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine yüklenmek : üstüne yüklenmek"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerine yürümek : üstüne yürümek"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
-
üzerinize afiyet (veya sağlık) : üstünüze afiyet"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt