-   üstünü görmek  : gebeyken aybaşı olmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstünüze afiyet (veya sağlık)  : hastalıktan söz ederken karşısındakinin o hastalığa tutulmaması dileğiyle söylenen söz"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üst çıkmak (veya gelmek)  : yenmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üste çıkmak  : suçlu olduğu hâlde karşısındakini suçlamak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstten bakmak  : kibirli, gururlu bir biçimde"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstü kalsın  : hesaptan artakalan az miktardaki paranın alınmaması, bahşiş olarak bırakılması sırasında söylenen bir söz"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüme (veya üstümüze veya üstünüze) sağlık (veya iyilik sağlık veya şifalar)  : "Tanrı esirgesin, üstümden uzak olsun" anlamında kullanılan bir iyi dilek sözü"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstünde durmak  : bir işe önem vermek, bir işle yakından ve sürekli ilgilenmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstünde hakkı olmak  : birinde emeği, iyiliği, hakkı bulunmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstünde kalmak  : mal, artırma sonucunda bir kimsenin olmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstündeki üstünde, başındaki başında  : "üstündekinden başka hiçbir şey kalmadan" anlamında kullanılan bir söz"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstünden akmak  : bir durumu çok belli olmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstünden atmak  : bir şeyi ödev olarak kabul etmemek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstünden dökülmek  : giysi, giyecek bol ve biçimsiz olmak, yakışmamak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstünden geçmek  : daha önceden yapılmış bir işi, denetlemek amacıyla yeniden gözden geçirmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar	"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında  
-   üstünden (şu kadar zaman) geçmek  : aradan herhangi bir zaman geçmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstünden kibarlık akmak  : aşırı derecede kibar davranmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne alınmak  : bir davranışın kendisine karşı olduğunu sanarak tedirgin olmak, alınmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne almak  : bir işi yapmaya söz vermek, ödev alınmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne atmak  : bir suçu birine yüklemek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne basmak  : yerinde bir düşünce ileri sürmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne bir bardak (soğuk) su içmek  : bir işten umudunu kesmek, o işin olacağına inanmamak, o işten vazgeçmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne bir iki güneş doğmak  : sabah yataktan geç kalkmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne çekmek  : kendi üzerine almak, muhatap olmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne çullanmak  : saldırarak üzerine abanmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne düşmek  : bir kimseyle veya bir şeyle çok ilgilenmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne fenalık gelmek  : aşırı derecede sıkılmak, pek bunalmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne geçirmek  : bir malın tapusunu kendi adına yazdırmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne gitmek  : bir işe el atmak, karışmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne gül koklamamak  : sevdiği birinden başkasını sevmemek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne kalmak  : güçlükler birinin omuzlarına yüklenmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne kapanmak  : belli bir işi aralıksız bir biçimde yapmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne koymak  : katmak, eklemek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne kuma gelmek  : kocası, başka bir kadın almak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne kuş kondurmak  : olağanüstü, o ana kadar görülmemiş bir şey yapmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne olmamak  : daha üstü, iyisi bulunmamak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne oturmak  : hakkı yokken bir şeyi kendisine mal etmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi  : tembel, uyuşuk, cansız, miskin"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne perde çekmek  : isteyerek örtmek, gizlemek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne sevmek  : birini severken bir başkasını daha sevmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne titremek  : bir şeye veya kimseye sevgi, özen göstermek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne toz kondurmamak  : bir şeyin veya bir kimsenin kusurlu olabileceğini kabul etmemek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne tuz biber ekmek  : üzüntüyü, kusuru artıracak durum yaratmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne üstüne gitmek  : çekinmeden sonucu tehlikeli olabilecek bir şeyle uğraşmak, yılmamak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne yaptırmak  : bir malın tapusunu kendi adına yazdırmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne yatmak  : hakkı yokken bir şeyi kendine mal etmek, bir şeyi alıp vermemek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar  
-   üstüne yok  : "bundan daha iyisi olamaz, hepsinden iyisi bu" anlamında kullanılan bir söz"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar