-  
 umut etmek  : ummak, beklemek"Bu umudum şimdi yavaş yavaş ölüyor." - H. E. Adıvar 
   -  
 umut bağlanmak  : olmasını, olacağını ummak"Bu umudum şimdi yavaş yavaş ölüyor." - H. E. Adıvar 
   -  
 umut beslemek  : bir şeyin olabileceğini beklemek, ummak"Bu umudum şimdi yavaş yavaş ölüyor." - H. E. Adıvar 
   -  
 umut bırakmak  : bir kimsede umut uyandırmak, umut vermek"Bu umudum şimdi yavaş yavaş ölüyor." - H. E. Adıvar 
   -  
 umut kesmek  : umudunu kesmek"Bu umudum şimdi yavaş yavaş ölüyor." - H. E. Adıvar 
   -  
 umut serpmek  : umutlandırmak"Bu umudum şimdi yavaş yavaş ölüyor." - H. E. Adıvar 
   -  
 umut uyanmak  : umut doğmak, umut belirmek"Bu umudum şimdi yavaş yavaş ölüyor." - H. E. Adıvar 
   -  
 umut vermek (veya vadetmek)  : bir kimsede umut uyandırmak, bir kimseye güven vermek"Bu umudum şimdi yavaş yavaş ölüyor." - H. E. Adıvar 
   -  
 umuda düşmek  : gerçekleşeceğine inanmak, umut etmek"Bu umudum şimdi yavaş yavaş ölüyor." - H. E. Adıvar 
   -  
 umuda kapılmak  : olacağını düşünmek, hayal etmek"Bu umudum şimdi yavaş yavaş ölüyor." - H. E. Adıvar 
   -  
 umudu kırılmak  : bir şeyin artık gerçekleşemeyeceği inancına varmak"Bu umudum şimdi yavaş yavaş ölüyor." - H. E. Adıvar 
   -  
 umudu boşa çıkmak  : beklentisi, umudu gerçekleşmemek, hayal kırıklığına uğramak"Bu umudum şimdi yavaş yavaş ölüyor." - H. E. Adıvar 
   -  
 umudu sönmek  : umudu kalmamak"Bu umudum şimdi yavaş yavaş ölüyor." - H. E. Adıvar 
   -  
 umudu (veya umudunu) üzmek  : umudu kesmek"Bu umudum şimdi yavaş yavaş ölüyor." - H. E. Adıvar 
   -  
 umudunu kesmek  : artık olacağını beklememek"Bu umudum şimdi yavaş yavaş ölüyor." - H. E. Adıvar 
   -  
 umudunu kırmak  : umut kesmesine yol açmak"Bu umudum şimdi yavaş yavaş ölüyor." - H. E. Adıvar