-   son bulmak  : bitmek, tükenmek"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa  
-   sona ermek  : son bulmak"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa  
-   son kozunu (veya kartını) oynamak  : elinde bulunan son imkânı kullanmak"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa  
-   son noktayı koymak  : bir işte en son sözü söylemek"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa  
-   son pişmanlık fayda vermez (veya etmez)  : "iş işten geçtikten sonra pişman olmanın yararı yoktur" anlamında kullanılan bir söz"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa  
-   son vermek  : bitirmek, sona erdirmek"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa  
-   sona kalan dona kalır  : "bir işte geç kalan istediği şeyi elde edemez" anlamında kullanılan bir söz"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa  
-   sonunu almak  : bir işi bitirmek"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa  
-   sonu gelmek  : yok olmak, ölmek"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa  
-   sonu gelmemek  : bitmemek, tükenmemek"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa  
-   sonunu getirememek  : iyi başladığı bir işi başarıyla bitirememek"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa