-   kulak arkası (veya ardı) etmek  : dikkate almamak, göz önünde tutmamak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulak asmak  : önem vermek, dinlemek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulak kabartmak  : belli etmemeye çalışarak dinlemek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulak kesilmek  : büyük bir dikkatle dinlemek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulak kıvırmak  : domatesin olgunlaşmasını sağlamak için işlem yapmak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulak (veya kulaklarını) tıkamak  : bir şeyi duymazlıktan gelmek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulak (veya kulağını) tırmalamak  : kulağı rahatsız etmek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulak tutmak  : dinlemek, işitmek istemek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulak vermek  : merak edip dinlemek, işitmeye çalışmak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın	"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağı ağır işitmek  : kulağı iyi işitmemek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağı (veya kulakları) çınlasın  : konuşulan yerde bulunmayan, sevilen biri anıldığında söylenen bir söz"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağı dikilmek  : konuşulanları dinlemek için dikkat kesilmek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağı duvar olmak  : sağır olmak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağı okşamak  : kulağa hoş gelmek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağı (bir şeyde) olmak  : dikkatini bir şeye vermek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağı ters taraftan göstermek  : kolay yolu varken bir işi daha zor ve uzun yollar kullanarak yapmak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağı olmamak  : ses titreşimlerinin yükselip alçalmasını ayırt edememek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağına çalınmak  : başkasına söylenirken kendisi de duymuş olmak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağına çarpmak  : duyulmak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağına fısıldamak  : çok alçak ve hafif bir ses tonuyla kulağına eğilip bir şeyler söylemek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağına gelmek  : kulağına çalınmak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağına girmemek  : söylenilen sözlere önem vermemek, söylenenleri anlamamak, benimsememek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağına gitmek  : duymak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağına inanmamak  : duyduklarının doğruluğundan şüphe etmek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağına kar suyu kaçırmak  : dolaylı olarak duyurmak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağına kar suyu kaçmak  : bir duyum almak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağına koymak (veya sokmak)  : bir duruma veya söze hazırlamak için önceden kısaca anlatmak, düşünce aşılamak, telkin etmek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağına küpe olmak (veya etmek)  : başa gelen bir durumdan alınan dersi unutmamak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağına söylemek  : fısıldamak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağını açmak  : dikkatle dinlemek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağını doldurmak  : bir kimseye başkasından bilgi almadan önce konu üzerinde bilgi verirken kendi düşüncesini aşılamak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağını sağır etmek  : sağırlaşmasına sebep olmak, işitemez duruma getirmek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulağının üzerine yatmak  : görmezlikten, duymazlıktan gelmek, dikkate almamak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulakları dolmak  : aynı şeyi dinlemekten usanmak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulakları paslanmak  : çoktan beri müzik dinlememiş olmak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulakları patlatmak  : Gürültüyle rahatsız etmek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulakları uğuldamak  : kulakta uğultu olmak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulaklarına kadar kızarmak  : çok utanmak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulaklarını dikmek  : hayvan dikkat kesilmek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın  
-   kulaklarının pasını gidermek  : hoşa giden ses veya güzel bir müzik dinlemek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın