- dalga
isim Deniz veya göl gibi geniş su yüzeylerinde genellikle rüzgâr, deprem vb.nin etkisiyle oluşan kıvrımlı hareket"Dışarıda nemli bir rüzgâr esiyordu, dalgalar durulmamış, yalnız biraz ağırlaşmıştı." - A. Erhat
- çamaşır
isim İç giysisi"Çamaşırlığa çamaşır yıkamaya gitmiştim." - A. Ağaoğlu
- yıkama
isim Yıkamak işi"Başını soğuk suyla yıkamaya başlamışlar." - F. R. Atay
- banyo yapmak
bakınız yıkanmak
- losyon
isim Deri ve saç bakımında kullanılan alkollü veya alkolsüz, kokulu sıvı"Yüzüne tıraştan sonra losyonunu sürdü." - C. Uçuk
- dümen suyu
isim Gemi giderken arkasında bıraktığı köpüklü iz"Geminin arkasına gittim, dümen suyunun bir yılan gibi uzayıp gittiğini gördüm." - Halikarnas Balıkçısı
- temizlemek
-i Arıtmak"Yeşil alanların, parkların, koruların klorofili kirli havayı süzer, temizler." - H. Taner
- yıkamak
-i Su veya başka bir sıvı kullanarak bir şeyi temizlemek"Kazı yıkayıp temizlemişler, sonra da parçalayıp tencereye koymuşlar." - Ç. Altan
- bitirmek
-i Bitmesini sağlamak, sona erdirmek, tüketmek, tamamlamak, sonuçlandırmak"Bu işi sonuna kadar bitirmek lazım." - P. Safa
- feshetmek
-i Verilmiş bir yargıyı kaldırmak, bozmak
- boyamak
-i Boya sürerek veya boyaya batırarak renk vermek"Rastıkla, yanağındaki beni boyamayı da unutmadı." - S. M. Alus
- ıslatmak
-i Islak duruma getirmek
- yıkanmak
nsz Yıkama işi yapılmak veya yıkama işine konu olmak"Yıkanan çamaşırları evin arkasında, uzak bir yere astırıyorum." - A. Gündüz
- yormak
-i Yorgun duruma getirmek"Teknik teferruatla okurlarımı yormak istemiyorum." - F. R. Atay
- yaldızlamak
-i Bir eşyayı yaldızla kaplamak, yaldız sürerek süslemek
- yumak
isim Yuvarlak biçimde sarılmış iplik, yün vb. şey"Yün yumağı."
- yalamak
-i Bir şeyin üzerinden dilini sürüp geçirmek
- yıkanma
isim Yıkanmak işi"Çavlanın fokurdattığı sulara dalıp çıkarak yıkanmaya başladı." - K. Bilbaşar
- vaz geçmek
- dalga sesi
- ihtiyacı karşılayamamak
- ince tabaka kaplama
- kuru vadi
- su ile silmek
- sulu mutfak artığı
- toprak aşınması
- tuvalet suyu
- ağıza güzel koku vermek için kullanılan sıvı
- dalgaların sahile attığı süprüntü
- deniz veya nehir suyunun çalkanmasından hasıl olan ses
- hafif hafif çarpmak
- ince boya tabakası ile kaplamak
- ince suluboya tabakası
- kürek palası veya gemi çarkının meydana getirdiği su akıntısı
- su ile yutmayı kolaylaştırmak. wash off yıkayıp temizlemek. wash one' hands of a matter bir işten bıkıp elini çekmek. wash out içini yıkamak
- yağmur nedeniyle iptal etmek. wash up yıkanmak
- yıkamak, elini yüzünü yıkamak, temizlenmek, yıpranmadan yıkanabilir olmak, yıkama, yıkanma, yıkanacak çamaşırlar, çamaşırhane, çamaşır yıkama yeri
- yıkanabilir. This tray has a gold wash. Bu tepsi altın suyuna batırılmış.
- yıkanmaya dayanmak
- yıldızı sönmek. wash'able yıkanabilir.