- açık
sıfat Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı"Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte." - E. Atasü
- eski
sıfat Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, yeni karşıtı"Ey benim eski duygularım, eski düşüncelerim. Neden böyle uzaksınız benden?" - N. Ataç
- yokluk
isim Yok olma, bulunmama durumu, adem, ademiyet, fıkdan, gaybubet"Bin bu derde, yokluğa ve tehlikeye rağmen, gönül avlayan bir Bursa baharı idi." - T. Buğra
- boşluk
isim Oyuk, çukur, kapanmamış yer
- çukur
isim Çevresine göre aşağı çökmüş olan yer"Bulaşık çukurunun üstündeki pencere de yandaki büyük eve bakıyor." - A. Ağaoğlu
- tahliye etmek
boşaltmak"Evin tahliyesi iki gün sürdü."
- Halı
Halı; atkılarının atılmasından sonra üzerine desene göre istenilen hav yüksekliğinde iplerin geçirilerek düğümlenmesi ile yapılan ev içinde ve genellikle yer örtüsü olarak kullanılan eşyadır. Bazı evlerde de duvarda görülür
- oyuk
isim Oyulmuş, içi boş ve çukur olan yer"Birbirine karışmış nal oyuklarından, gündüz beş on kişilik bir devriyenin geçip gittiği anlaşılıyordu." - F. R. Atay
- çıkmak
-den İçeriden dışarıya varmak, gitmek"Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık." - F. R. Atay
- eksiklik
isim Eksik olma durumu, eksik olan miktar, noksan, nakisa, fıkdan"Hayatımızda bozukluğunu, yokluğunu içlerimiz burkularak duyduğumuz ne vardır ki millî şuur eksikliğinden gelmesin?" - O. S. Orhon
- boşaltmak
-i Boş duruma getirmek"Bu durum, ister istemez evi doldurup boşaltanlarda da kısıntı yapmamızı gerektiriyordu." - A. Ağaoğlu
- boş
sıfat İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
- geçersiz
sıfat Yürürlükten çıkarılmış, hükümsüz"Bu yasa geçersizdir."
- atmak
-i, -e Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak"Taşı suya atmak."
- çıkarmak
-den Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- feshetmek
-i Verilmiş bir yargıyı kaldırmak, bozmak
- iptal etmek
kullanıştan kaldırmak
- ayrılmak
-e Ayırma işine konu olmak"Geçen hafta, Akşehir'de Nasrettin Hoca törenine ayrılmıştı." - F. R. Atay
- ıssız
sıfat Kimse bulunmayan veya az kimse bulunan, tenha, yaban"Köşkün bütün odaları ıssız." - P. Safa
- hükümsüz
sıfat Yürürlükten çıkarılmış, yürürlükten kaldırılmış, geçersiz, hükmü kalmamış"Bu yasa hükümsüzdür."
- batıl
sıfat İnançlar bakımından gerçek olmayan
- bırakmak
-i Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
- manasız
sıfat Anlamsız"Kim bilir nasıl manasız şeyler karalayıp oraya atmışım." - H. R. Gürpınar
- yararsız
sıfat Yarar sağlamayan, yararı olmayan, işe yaramayan, yarayışsız, faydasız, nafile, avantajsız
- hükümsüz kılmak
yürürlükten kaldırmak, iptal etmek"Bu yasa hükümsüzdür."
- faydasız
sıfat Yararsız"Bir aralık evden savuşmak da aklına geldi ama faydasız buldu." - M. Ş. Esendal
- geçersizlik
isim Geçersiz olma durumu, hükümsüzlük
- hayırsız
sıfat Yararı olmayan, hayrı olmayan"Hayırsız evlat."
- ihraç etmek
yurt dışına mal veya hizmet satmak
- iptal
isim Yararlıktan, kullanıştan kaldırma, silme, bozma
- vakum
sıfat Havası alınmış
- terketmek
- boş,
- boş yer
- boşaltılabilir
- geçersiz kılmak
- kullanılmayan