- düzgün
sıfat Doğru ve pürüzsüz, muntazam"Ayşe çayı demlemiş, düzgün dilimlerle francala kesiyordu." - C. Uçuk
- düzen
isim Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem"Bilhassa toprak ve silah meselelerinin bir düzene konmasını, hem de tezelden istediler." - F. Otyam
- doğru
sıfat Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı
- durum
isim Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon"Genel Sekreter, kazadaki sıtma durumu hakkında verdiğim uzun tafsilattan pek memnun kaldı." - R. N. Güntekin
- artık
sıfat İçildikten, yenildikten veya kullanıldıktan sonra geriye kalan
- hâl
isim Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet"Herkes hâline göre bir hediye verdi." - H. R. Gürpınar
- denk
isim Yük hayvanlarının sağ ve soluna konulan iki yük parçasından her biri"Yükün bir dengi fasulye, bir dengi nohut."
- denk
sıfat Ağırlık bakımından eşit olan
- kesme
isim Kesmek işi"Bir dönem, içkiyi haftalarca tamamen kesmeyi başardığım için, ondan sonra içtiğim her kadeh, bir adım gerilemek demekti." - E. Şafak
- süs
isim Süslemeye, süslenmeye yarayan şey, bezek, süs püs
- ayar etmek
bir aygıtın çalışmasını düzeltmek, düzenli işler duruma getirmek"Saatin ayarı bozuk. Televizyonun ses ayarı iyi."
- düzenli
sıfat Düzeni olan, yerli yerinde, kararlı, tertipli, muntazam"Hele, düzenli giyim diye bir dertleri hiç yoktur." - S. Ayverdi
- kıyafet
isim Giysi"Bu çelişki, kıyafetinin seçimi konusunda onu çıkmaza sokuyordu." - N. Bezmen
- kılık
isim Bir kimsenin giyinişi, dış görünüşü, üst baş"Delikanlı kopuklar, kılıklarından, giyinişlerinden belli oluyorlar." - M. Ş. Esendal
- tıraş etmek
tıraş işini yapmak"Tıraştan sonra da bıyık, sakal yerleri belli olurdu." - M. Ş. Esendal
- vaziyet
isim Durum, tavır, hâl"Çocuklarının vaziyeti, istikbali seni alakadar ediyorsa biraz kendi âleminden çıkar, onlarla meşgul olursun, anladın mı?" - A. M. Dranas
- vaziyet
isim El koyma
- sık
sıfat Benzerleri veya parçaları arasında çok az aralık bulunan, seyrek karşıtı"Ağaçları sık bir bahçe. Sık saç."
- FORM
HTML sayfalarında Web servisine bağlanan kullanıcıdan Web tarayıcısı sayesinde bilgi almak için kullanılır. Daha sonra bu bilgiler sunucu makinede kurulu olan özel bir programla değerlendirilir. Web sayfaları üzerinde formlar yaratmak için CGI programlamayı bilmek gerekir. CGI hakkında daha çok bilgi edinmek için http: //the-inter.net/www/future21/html.html sayfasına bir göz atabilirsiniz. Bu adreste Web sayfası yaratmak ve CGI ile formlar yaratmak hakkında güzel bilgiler bulacaksınız.
- düzeltmek
-i Düzgün duruma getirmek"Kirli eşyalarımı paketlere sardım, bavulumu düzelttim." - R. N. Güntekin
- süslemek
-i Birtakım katkılarla bir şeyin daha güzel, daha göz alıcı olmasını, daha hoş görünmesini sağlamak, bezemek, bezeklemek, donatmak, tezyin etmek"Yemişçiler dükkânlarını meyvelerle süslüyorlar." - S. F. Abasıyanık
- ayarlamak
-i Bir ölçünün doğruluğunu belli bir örneğe göre düzeltmek, doğrulamak"Saati radyoya göre ayarlamak."
- bozmak
-i Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek"Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
- budamak
-i Daha çok ürün almak veya düzgün bir biçim vermek amacıyla ağaç, asma vb.nin dallarını kesmek, kısaltmak
- yontmak
-i Bir şeye istenilen biçimi vermek için dış bölümünü keskin bir araçla biçmek, kesmek"Boş zamanlarında tahta kaşık, kepçe yontar, geçimini bunları satarak sağlardı." - N. Araz
- azarlamak
-i Kırıcı ve sert söz söylemek, paylamak, tekdir etmek
- biçimli
sıfat Herhangi bir biçimde olan"Evin bütün pencereleri çift kanatlı, her kanat, kare biçimli üçer camlıydı." - A. Kutlu
- feshetmek
-i Verilmiş bir yargıyı kaldırmak, bozmak
- iptal etmek
kullanıştan kaldırmak
- bakımlı
sıfat İyi bakılmış, üzerinde iyi çalışılmış"Avludan atlar geçmeye başladı. Hepsi besili ve bakımlı idi." - T. Buğra
- dengelemek
-i Dengeli duruma getirmek
- kırkmak
-i Bir şeyi uçlarından kesmek
- kırpmak
-i Parçalara ayırmak, kesmek, kırkmak
- aldatmak
-i Beklenmedik bir davranışla yanıltmak"Ama bu münferit hayranlıklar aldatmamalı bizi." - C. Meriç
- azaltmak
-i Az denecek bir miktara indirmek"İlk işleri kullandıkları renkleri azaltmak oluyor." - B. R. Eyuboğlu
- idmansız
sıfat İdman yapmamış olan, idmanı olmayan, çevikliği olmayan, ham, antrenmansız
- ayrılmak
-e Ayırma işine konu olmak"Geçen hafta, Akşehir'de Nasrettin Hoca törenine ayrılmıştı." - F. R. Atay
- donatmak
-i Birinin giyimini sağlamak
- kırpma
isim Kırpmak işi
- kısmak
-i Sesi azaltmak, alçaltmak"Radyoyu biraz kısar mısın?"
- takı
isim Çoğunlukla evlenen veya nişanlanan birine armağan olarak verilen küpe, bilezik, yüzük, zincir gibi şeylerin tümü
- yenmek
-i Savaş veya yarışmada üstünlük sağlamak, üstün gelmek"Kahramanlar daima yenmek veya düşmanlarını yendikten sonra da yine yenecek düşman bulmak isterler." - A. Ş. Hisar
- Denizcilik, 1- Geminin baş draftıyla- kıç draftı arasındaki fark.(geminin başa veya kıça eğik olması)
2- Ayar, akord. Yelken trimi: Yelken donatım-ayarı, Yelken-rüzgar açı ayarı. - kesip düzeltmek
- rüzgara
- nizam intizam
- temizleyip nizama koymak
- denk olmak
- geminin dengi
- iki parti arasında her ikisine de taraftar görünmek
- temiz ve yakışıklı
- yelkenleri rüzgâra göre düzeltmek