- tam
sıfat Eksiksiz, kesintisiz"Tam iki saat yalandan tamirle uğraştım." - A. Gündüz
- top
isim Birçok spor oyununda kullanılan, türlü büyüklükte, genellikle kauçuktan yapılmış yuvarlak nesne"Havası boşalmış bir futbol topu..." - A. Gündüz
- tüm
isim Bir şeyin bütünü, tamamı, hepsi"Parasının tümünü kaybetti."
- tüm
isim Tümsek
- bütün
sıfat Eksiksiz, tam"Size bütün bir kış için kuru ot temin edecek." - N. Hikmet
- mutlak
sıfat Salt"Eskilerden üstün olmasa da onlar kadar mutlak bir roman yazmak istiyorum." - H. E. Adıvar
- tutar
isim Nicelik bakımından bir şeyin bütünü
- tamamen
zarf Bütün olarak, büsbütün, baştan sona"Ulaşım çileleri böylece giderilince köprüyü tamamen unutmuşlardı." - A. Kulin
- büsbütün
zarf İyiden iyiye, iyice, tamamen, tamamıyla, temelli"Çarçabuk ve büsbütün inanmak istiyorum aklımın haklılığına." - E. Şafak
- tamam
sıfat Bütün, tüm"Paranın tamamını verdim."
- toplamak
-i Bir araya getirmek"Şairin bütün eserlerini, bütün hatıralarını toplayacak." - O. S. Orhon
- etmek
nsz Bir işi yapmak"Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." - H. Taner
- eksiksiz
sıfat Eksiği olmayan, tam, tamam
- toplam
isim, matematik Toplama işleminin sonucu, mecmu, yekûn
- hepsi
zamir Bütünü, tamamı, tümü, cümlesi"Mücrim onlarmış gibi, baktım, hepsi hüzünde / Çocuk utangaçlığı var hepsinin yüzünde" - F. N. Çamlıbel
- toptan
sıfat, ticaret Büyük ölçüde, çok miktarda yapılan (alışveriş), perakende karşıtı
- tutmak
-i Elde bulundurmak, ele almak"Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu." - Ö. Seyfettin
- yekun
Hukuk, toplam
- cemi
sıfat Bütün, hep
- tümlük
isim Tüm olma durumu"Çağımızın en belirgin manevi yanının, insan varlığının tümlüğünü araştırmak olduğunu unutmayalım." - S. Hilav
- tam tamam
- top yekun
- toplam, tüm, bütün, tam, toplam, toplam miktar, tutar, toplamı -e ulaşmak, bulmak, etmek, toplamak, tutarını bulmak
- yekununu bulmak
- yekü