- hazır
sıfat Bir iş yapmak için gereken her şeyi tamamlamış olan, anık, amade, müheyya"Her şey emre müheyya, hazır bir vaziyette bekliyor." - E. M. Karakurt
- meyhane
isim İçki satılan ve içilen yer, içki yeri"Meyhaneden çıktığında sarhoş kafayla bir esir gemisine binmiş, güvertede sızıp kalmıştı." - İ. O. Anar
- burgu
isim Delik açmaya yarayan delgiye takılı sarma, yivli, keskin, çelik alet"Yeşil gözlerini iki burgu gibi gözlerime batırdı." - H. E. Adıvar
- tapa
isim Şişe gibi dar delikleri tıkamaya yarayan mantar, cam, tahta veya plastikten tıkaç, tıpa
- bağlantı kurmak
irtibat sağlamak"Kar yüzünden çevre ile bağlantı kesildi."
- kılavuz
isim Yol gösteren, tarihî ve turistik yerleri gezerken bilgi aktaran kimse, rehber"Ilıca hamamından ercecik kalkın / Kılavuz seçin de Şahren'i geçin" - Halk türküsü
- pençe
isim Yırtıcı hayvanların ön ayaklarının parmaklarıyla tırnakları"Kuş beni görünce korktu, pençesinde yılanla havalandı." - M. Ş. Esendal
- pençe vurmak
pençelemek"Kuş beni görünce korktu, pençesinde yılanla havalandı." - M. Ş. Esendal
- kullanmak
-i Bir şeyden belli bir amaçla yararlanmak"Parmaklarının arasındaki mendili eskiyinceye kadar kullandığın hiç oldu mu?" - H. C. Yalçın
- priz
isim Elektrik akımı almak için fişin sokulduğu yuva"Hatta bir keresinde prizdeki ütüyü devirip handiyse evi bile yakıyordu." - H. Taner
- bağlamak
-i, -e Bir şeyi bir yere veya bir şeye tutturmak"Gemiyi iskeleye bağlamak."
- musluk
isim Takıldığı boru veya kabın içindeki akışkanı, istenildiğinde akıtabilecek bir düzende yapılmış açılır kapanır alet"Ben suratımı buruşturdukça, bir yaz öğlesinde yarı açık kalmış bir musluktan akarak ak mermer bir yalakta şarkı söyleyen serin bir su gibi gülsün o!" - N. Hikmet
- dokunmak
-e Nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık vb. niteliklerini derinin altındaki sinir uçları aracılığıyla duymak, değmek, el sürmek, temas etmek"Bir elektrik zilinin düğmesine dokunduk." - A. Haşim
- ağaçkakan
isim, hayvan bilimi Serçegillerden, gagasıyla ağaçları oyabilen ve ağaç kurtlarını yiyerek beslenen, uzun gagalı kuş (Picus)
- buluşmak
nsz, -le Bir araya gelmek"Arada sırada da olsa böyle buluşup konuşmak çok güzel oluyor, insanın çevreni genişliyor." - T. Yücel
- takırdatmak
-i Takırdamasına yol açmak, takırdamasına sebep olmak
- tıkaç
isim Herhangi bir şeyin delik veya ağzını tıkamaya yarayan nesne
- tıkırdatmak
-i Tıkırdamasını sağlamak, tıkırdamasına sebep olmak"Birkaç adım daha atsa Nuriye'nin kapısını bulacak, tıkırdatıp içeriye girecekti." - B. Günel
- tıkırtı
isim Tıkırdayan bir şeyin çıkardığı sesin adı"Ansızın arkasında bir tıkırtı duydu." - Ö. Seyfettin
- tıpırtı
isim Tıpırdayan bir şeyin çıkardığı sesin adı"Ürkek ayak tıpırtıları kesilip hepsi de çıktıktan sonra Küçük Ağa belli belirsiz 'of' çekerek doğruldu." - T. Buğra
- vana
isim Boru içindeki bir akışkanın akışını durdurmaya veya serbest bırakmaya yarayan alet, valf
- yararlanmak
-den Kendine yarar sağlamak, faydalanmak, istifade etmek
- gizlice dinlemek
- musluk takmak
- hafif vuruş
- musluk, tapa, tıkaç, tapa ya da musluğu açmak,
- delip sıvıyı akıtmak
- elektrik bağlantısı
- fıçı tapası
- fıçıdan alınmış içki
- hafifçe vurmak